top of page
Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Şeyhimize Tam Bir Teslimiyetle Bağlı Olduğumuzu Nasıl Anlarız?


BismillahirrahmanirRahim

Destur. Medet. Tarikatun es sohbet vel hayru fil cemiyya. Bu Tarikat cemaat ile kaimdir. Dininizi , dünyayı, Ahireti ancak cemaat ile anlayabilirsiniz. Kardeşlerimizden biri bir soru sordu. Tekrarla sorunu.

Mürid: BismillahirRahmanirRahim. Bir kişi Şeyhine tam bir teslimiyetle bağlı olup olmadığını nasıl anlayabilir?

Bir kişi Şeyhine tam teslimiyetle bağlı olduğunu nasıl anlar? Şeyhine teslimiyetinin tam olduğunu düşünen kişiye inanmamak gerekir. Bizler Müridiz. Teslimiyetinin tam olduğunu söyleyebilmek için neyi ölçü alıyorsun? Her şeyi unutun, gelin Sahabe-i Kiram’a bakalım. Gelin, kimsenin tam teslimiyetinden şüphe duymayacağı Hz. Ömer (ra)’a bir bakalım. Değil mi? Kimse aksini iddia edebilir mi? Biliyorum, onun tam bağlılık göstermediğini söyleyen birçok sözde Müslüman var. Bunu diyenler Hz. Ömer’e nefret besleyen Şiiler. Onları bir kenara koyun. Çünkü buradaki ayrım sadece ‘ideolojik’ değil. Ayrım, sadece kimin Halife olacağı ile, kimin İmam olacağı, kimin Peygamber (asvs)’dan sonra geleceği ile ilgili değil.

Ayet-i Kerime’de Peygamberler arasında ayrım yapmayız, diyor. Peki biz Sahabe-i Kiram arasında bir ayrım yapıyor muyuz? Biri diğerinden daha aşağıdadır, ya da -estağfirullah- münafıktır, diyor muyuz? Ya da iftira atıyor muyuz? Hayır, demiyoruz. Allah çoktan onları birçok Ayetinde yüceltmiş. Peygamber Efendimiz (asvs) Birçok Ayette onları yüceltmiş. Münafıklar ise farklıdır. O zamandan günümüze kadar kim oldukları bilinmektedir. Ve Sahabe unvanını kazanmış olanlara, ki onlar Allah’ın indinde Peygamberlerden hemen sonra gelirler, onlara dokunamayız biz. Türkler, Osmanlılar edepli kimselerdi. Sadece, “Bilal, Ömer,” demiyorlardı. En azından “Hazreti Ömer. Hazreti Bilal (ra)” diye bahsediyorlardı.

Hz. Ömer ki, “Ya Resulullah, seni kendim hariç herkesten daha çok seviyorum,” demiştir. Peygamber Efendimiz, (asvs), “Ya Ömer, eğer beni daha çok sevemiyorsan, sen kendini seviyorsun,” demiştir. Bu Vahhabilere gelen bir söz, çünkü, “Peygamber (asvs)’a fazla muhabbet duyamazsınız. Sizi şirke sokar,” diyorlar. 1400 yıldır aşırı muhabbet besliyorduk ama şirke batmadık. Bu hiçbir zaman bizi şirke sokmaz çünkü “Muhammeden Resulullah”tır. Allah ile Peygamberi (sav) asla karıştırmayız. Sadece bazı kalın kafalılar böyle fitne çıkarırlar.

Peygamber’in dediğini duyunca Hz. Ömer, “Ya Resulullah,” dedi, “Seni kendimden de çok seviyorum.” Hz. Ömer’in, laf olsun diye fikrini değiştirdiğini söyleyen insanlardan olduğunu mu zannediyorsunuz? Peygamber (asvs) ile okların arasına kendini siper etmiş, her şeyini, kendi hayatını Peygamber (asvs) yolunda feda etmiş biriydi o. Kimse onun samimiyetinden, ihlasından şüphe edebilir mi? Hayır. Kimse onun teslimiyetinden şüphe edebilir mi? Hayır. Kim onun teslimiyetinden şüphe duyar? Ancak kendisi. Önceden de bahsettiğimiz gibi, o zamandan günümüze kadarki tüm münafıklar bilinmektedir. Çoktan bellidir. Peygamber Efendimiz (sav), Sahabelerden birine münafıkların tam listesini vermiş ve ona, “Bunu sakın açma,” demişti. Sahabe de açmadı. Diğerleri gelip ona sormaya başladılar ama, “Bunun hakkında konuşamam. Konuşamam. Peygamber konuşmamamı söyledi bu yüzden konuşamam,” diyordu. “Ama bilmemiz lazım!” “Hayır, bir şey söyleyemem. Peygamber (asvs)’a söz verdim.” Fakat bazı işaretlerden insanlar anlıyordu. Çünkü bir Sahabe vefat ettiğinde eğer Peygamber (asvs) cenazeye gelirse, anlıyorlardı ki o Sahabe bir Sahabe idi. Ancak eğer cenaze namazına katılmazsa herkes biliyordu ki, o kişide bir fenalık var. Münafıklardan biri.

Hz. Ömer, Peygamber Efendimiz (sav)’e tam bir teslimiyetle bağlıydı. Buna rağmen, münafıkların bir listesi olduğunu işittiğinde o Sahabe’ye gidip soran ilk kişi de kendisi olmuştu. “Söyle,” demişti, “benim de ismim var mı o listede? Söyle, o listede var mıyım?” Sahabe kolayca, “Neler düşünüyorsun böyle? Hayır yoksun Ömer,” diyebilirdi. Demedi. “Söyleyemem,” dedi. Halifeliği zamanında, gelip kendisine, “Ya Ömer, unutma, öleceksin,” demesi için birine maaş bağlayan da aynı Hz. Ömer’di. Hz. Ömer’in kendisi öyle heybetliydi ki, bunun için kıyafetlere ya da ata ihtiyacı yoktu. Heybetiyle birlikte gelirdi. Ne zaman halkın arasında olsa, gelip kendisine, “Ya Ömer, unutma, öleceksin!” diye bağırması için kendi cebinden ödeyip maaş bağlayan da kendisiydi. Ve bir gün, Hz. Ömer beyaz bir sakalının olduğunu gördü. Adamı yanına çağırdı, ona önden altı aylık bir ödeme yaptı ve, “Bundan sonra bana bir şey söylemene gerek yok. Çünkü bana artık ölümü bu hatırlatıyor, öleceğimi bu hatırlatıyor,” dedi. Osmanlı Sultanları da bu geleneği sürdürmüşlerdi. Osmanlı Sultanları tüm şan, şeref ve heybetleriyle tören alayına gelecekleri, halkın karşısına çıkacakları zaman, her daim, “Padişahım, senden büyük Allah var,” diyen biri olurdu.

O kişi Hz. Peygamber (sav)’in kulu olduğunu anlayarak böyle başını eğip yürüyordu. Ne kadar edepli olduklarını görüyorsunuz. Allah’ın kulu olduklarını bile söylemiyorlar. Elbette Allah’ın kulu onlar ama biliyorlar ki, eğer o kişiyi severseniz ve o kişi de sizi severse, şurası kesin ki Allah da sizi sever. Sadece o sevgi sayesinde. Yapabileceğiniz çok fazla bir şey yok. Sultan Selim Han’ın gidip Mekke ve Medine’yi aldığı zaman, Ravza-ı Şerif’i süpürmek için kullanılan süpürgeden bir tüy kopararak sarığının içine koyması da bu yüzdendir. Bizim devam ettirdiğimiz bir sünnettir bu. Bir de kulağına küpe takmıştı. Çünkü o zamanlar, bir sahipleri olduğunu göstermek için yalnızca köleler kulaklarına küpe takardı. Bugün tabii herkes nefslerinin kölesi olduğu için her yerlerine takıyorlar. Buralarına, buralarına, buralarına takıyorlar ki şeytanın kölesi olduklarını belli etsinler. Fakat Sultan, “Ben Resulullah’ın kölesiyim,” demek için takmıştı. Edebini biliyordu. Hz. Ömer de. Tam bir teslimiyeti vardı. Şimdi, Müridler olarak, biz nasıl bilebiliriz? Teslimiyetinizi sorgulayın. Teslimiyetinizi sorguladığınız müddetçe ve düzeltmek için, iyileştirmek için çabaladığınız müddetçe, nefsinizin hile ve tuzaklarına kapılmazsınız. Tam bir teslimiyetle bağlı olduğunuzu düşündüğünüz an, “Ah ben teslim oldum,” dediğinizde imtihandan geçirilirsiniz. Ve bana inanın, bizi imtihan etseler, hepimiz kaybederiz. Öylece, bir anda kaybederiz.

Hepimiz aciziz. Teslimiyetimizi kendimiz test etmeliyiz. Uykumuzu almış, enerji doluyken, her şey iyi güzel, karınlarımız tok, istediğimiz her şeye sahipken, hava açık, pırıl pırıl güneşliyken “Seni seviyorum,” demek kolay. Ama birazcık dürttükleri vakit, işte o zaman en yakınındakilerin bile en büyük firavuna, en büyük şeytana dönüştüğünü görürsün. Sırf yanlış bir şey yapıyorsun diye, seni içine sürüklendiğin ateşten çekmek için Şeyhin sana bir dokunsun, tüm nezaket kaybolur, içlerindeki tüm merhamet uçup gider, aşk gider. Hani, aşk nerede? Nerede? Gitti. Aşk, hiçbir imtihan yokken, her şey güllük gülistanlıkken, “Seni seviyorum sen de beni,” demek değildir. Aşk, zorluklar olduğunda kendini gösterir. O zaman göreceksin, içindeki aşk nerede. Bu zor bir şey. İnsanlar aşk yolunun pek kolay olduğunu düşünüyorlar. Sizin hiç içiniz yandı mı? Bu dünyada, birine aşık olup da, o kişiden karşılık görememenin ne kadar acı verici bir şey olduğunu biliyor musunuz? Ondan bin kat daha fazla acıttığını hayal edin.

Bu yüzden bunu dilemeyin. Kolay olduğunu mu zannediyorsunuz? Birine aşık olduğunuzda o kişinin size karşılık vermemesi nasıldır, biliyor musunuz? Hiçbir şey yiyemez, içemez, uyku uyuyamaz, hiçbir şey yapamazsınız. Aşkın kolay bir şey olduğunu, İlahi Aşk’ın kolay olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bugünlerde her şey ucuzlaştı artık. Tek bir kelimeyle, tek bir şey yaparak, Allah ile bir olabilirsin, Tevhid bilincine erişebilirsin diyorlar. Allah Allah. O zaman herkesin Allah’la bir olduğunu görmemiz gerek. Burası Cennet haline gelmeli ama olmuyor. Tevhid’i, İlahi Bütünleşmeyi sıradan, herhangi bir şeymiş gibi telaffuz ediyorlar. MaşaAllah. Herkes Allah ile bir ise, o zaman neden bu dünya her geçen gün bir cehenneme dönüyor? Burada ters giden bir şeyler var. Küffar yerlerde demiyorum, iman sahibi yerlerde de. Müslüman ülkeleri unutun, Müslüman topluluklara bakın, Müslüman ailelere, Mürid evlerine bakın. Hiçbir birlik yok. Belki de hala nefsinle bir oluyorsundur.

Bu teslimiyet çok zordur. Çok acı vericidir. Ve sizden anladığınız yerlerde teslimiyet göstermeniz istenmeyecek. Anlamadığınız yerde göstermeniz beklenecek. Yani size öyle bir şey gösterecekler ki, Tasavvuf ile tamamen ilgisiz bir şeymiş gibi gözükecek. Tamamen alakasız. Fakat aslında her şey birbiriyle bağlantılıdır.

Yani ancak kendimizi sorguladığımız, bakıp imanımızı sorguladığımız müddetçe emniyet buluruz. Sorgulamayıp da kendi kendinize farz etmeye başladığınızda, o vakit nefs ve şeytan sizi kolayca alıp götürecektir. Yani bu iş öyle kolay değil. İnsanlar teslimiyetin Şeyh “Zıpla,” dediğinde zıplamak zannediyorlar. Hayır. Birçok defa bundan çok daha kolay şeyler söyleyebiliriz. Zıplamayı bırakın, “Sizin için her şeyi yaparım,” diyorlar, “Sizin için ateş denizine bile atılırım.” Masanın karşısından bakıp, “Gel,” diyorum ben de.

“Aa ben mi?” diyor.

“Evet, sen. Gel buraya.”

“Eee...”

Bana gelmeden önce bütün odayı dolaşıyor. Zıplamak böyle olmaz. En azından, bağlantımızın daha güçlü olması gerektiğini biliyoruz artık. Daha uyanık olmalıyız. Buna mecburuz.

İnşaAllah Şeyhimize daha da teslimiyetle bağlı oluruz. Allah (svt), “Sizi sevdiğiniz şeylerle sınarız,” diye buyuruyor. Eğer bu konuda gerçekten ciddiyseniz, “Neyi seviyorum? Neleri seviyorum. Şunu, şunu, şunu, kendimi,” diye söyleyebilmelisiniz. Evet, onunla imtihan edileceksiniz. O yüzden hazırlanın, en azından imtihan edilmeden önce kendiniz teklif ediyor olursunuz. Şimdi iyice maço olup da, “Evet, her şeyi al ya Rabbi,” demeyin. Hayır. Sadece, “Ya Rabbi, ben acizim. Senin Rahmetine muhtacım. Beni imtihan etme çünkü başaramam. Senin Rahmetine senin Rehberliğine muhtacım,” de. O zaman imtihan olsa bile, himmeti ile beraber gelir, nasıl ilerleyeceğini söyler sana.

Ve min Allahu Tevfik. Allah beni bağışlasın. Allah hepinize rahmet etsin. El Fatiha.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim El-Kıbrisi'nin (ks) Halifesi

New York

Osmanlı Dergahı

10 Cemaziyel Evvel 1438

9 Şubat 2017

309 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page