top of page
Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Neyi Kurban Etmeye Niyetlenmeliyiz?


BismillahirRahmanirRahim

Soru: Kurban Bayramı’nda neyi kurban etmeye niyet etmeliyiz?

Şeyh Mevlana ve Şeyh Efendi’nin de dediği gibi, Allah (svt)’nın bizden istediği tek şey altın bir kalp, kalb-i selimdir. Kalptir. Bizler putlara tapıyoruz. Zahiri, fiziksel putların devri kapandı, bitti. Onlar yıkıldı. Şimdiyse, Allah (svt), “Sana verdiğim kalp, orada duran fiziksel Kabe’den daha kutsal, daha özel, daha kıymetlidir Benim için,” diye buyuruyor. Fiziksel Kabe’den. Allah, “Ben orada oturuyorum,” demiyor. Ancak birçok ayette ve Peygamberler, Evliyalar, Sahabeler ile, “Kalbiniz, Allah’ın tahtıdır,” diyor. Peki kalbimizdeki Allah değilse, ne var orada? İşte kurban edilmesi gereken, kesilmesi gereken odur. İlk adım budur. Yapmak isteyebileceğiniz farklı kurbanlar da var.

Neden Allah bir kurban istiyor? Kendisi için mi istiyor? “O ete ihtiyacım var, o tavuğa, şuna buna ihtiyacım var,” mı diyor? Allah bütün ihtiyaçlardan münezzehtir, buna ihtiyacı yoktur. Bir takım farklı anlayışlarda, “Allah’a rüşvet verebilirim. Yapmak istediğim bir şey var, bir boğa keseyim bari, böylece istediğim kötü şeyi yapabilirim,” diyorlar. Allah’a rüşvet teklif ediyorlar. Ya da, “Para veririm, ya da şöyle şöyle yaparsam tamamdır. İstediğimi yapabilirim çünkü bu kurban sayesinde Allah’ı ayarttım. O zaman yapabilirim,” diyorlar. Hayır, İslam’da tamamen farklıdır. Kaçışınız yoktur. Allah’ı ayartamazsınız. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Allah, sizin ibadetinize ya da zikrimize bile muhtaç değildir. Peki neden o zaman Allah, “Kurban edin,” diyor? Ne için yapılıyor o kurban?

Kurban, bizim kendi hakikatimize, bizi yarattığı halimize geri dönmemiz, Halifetullah olmamız, o mesuliyeti taşıyabilenlerden olmamız içindir. Ve onun önüne, bizleri o mesuliyetten alıkoyan şeyler koyuyorsak, Allah (svt), “Olmaz,” diyor, “Bunların hepsine son ver. çıkar, kes.” Kurban’da keseceğimiz hayvanın manevi manası, fiziksel manasının çok çok çok ötesindedir. Sadece nefsinizi kesmek değildir, diğer her şeyi, Allah dışındaki her şeyi kesip atmaktır. Hz. İbrahim (as) ve Hz. İsmail (as)’dan aldığımız bu sünneti, kendi ümmetleri bile unuttu, yapmıyorlar. Diyemezsiniz ki, “Kurbanı kesince onlar kendi nefslerini kesmiş oldular,” diyemezsiniz. Hayır. Hz. İbrahim’e (as) en çok sevdiğini, İsmail Aleyhisselam’ı kurban etmesi emri verilmişti. Allah’a itimat ederek İsmail Aleyhisselam babasına,

“Kim daha büyük bir kurban veriyor? Beni kesen sen mi, yoksa hayatını kaybeden ben mi?” demişti. Kim daha büyük kurban veriyor? İbrahim Aleyhisselam şöyle cevap verdi:

“Ben. Çünkü ben seni çok seviyorum. Baba olmadığın için bir babanın oğluna olan sevgisini anlayamayabilirsin.”

Ancak İsmail Aleyhisselam,

“Hayır,” dedi, “Benim verecek tek bir hayatım var. Ve onu da severek Allah rızası için veriyorum. Ancak senin benden sonra başka oğulların da olabilir.”

Bunun üzerine İbrahim Aleyhisselam şöyle dedi:

“Ve onlar bu acıyı dindirebilirler. Ancak benim başka hiçbir şeyim yok.”

Kurban, sadece sahte ilahları kurban etmek, nefsinizi temizleyip nefsinizi kurban etmek değildir. Hz. İbrahim (as) misaline bakıyoruz, her şeyini Allah (svt) rızası için feda etmiş. Ve bu, kurbanın çok zor, zirve noktalarından biridir. Fakat önceden de söylediğim gibi, Fıtır’dan, Ramazan’dan geçmeden önce, Ramazan tüm günahlarınızı yakar, bizi tertemiz hale getirir ve Fıtır Bayramı’na, saflığın, temizliğin bayramına gireriz. Ancak bundan yetmiş gün sonra kurban vermeniz gerekir.

O saflıkla bile, Allah (svt) buyuruyor: “Şimdi Bana dönün. Kendinizi Benden ayırmayın, Bana dönün,” diyor.

Lebbeyk Allah, huzurundayım,” dediğinde, “Bana gelirken her şeyini geride bırak. Bana sadece ihramını, kefenini temsilen bir parça bezle gel. İhramın, kaftanındır. Aslında senin ölümün, Ben’den başka hiçbir şeyin varolmamasıdır,” diyor.

Allah (svt), “Sizi Kendim için yarattım. Yalnızca Bana geri dönmeniz için yarattım,” dediklerini arıyor. Ve Hz. İbrahim (as)’ın Makamı’ndaki o kişiler, hayatlarında öyle zorluklardan geçerler ki... Ancak kazanacakları cennete bile bakmaz onlar, Rablerine geri dönmek isterler. Görmüyor musunuz, Peygamber Efendimiz (asvs), “Rabbime kavuşmak istiyorum. Ancak ondan sonra Cennete gidebilirim,” demiş. Fark bu işte. Çoğunluk, “Cennet’e gitmek istiyorum, Cennet’e gitmek istiyorum,” diyor. Ancak Allah’ı sevenler ve Allah’ın da kendilerini sevdiği kulları, “Hayır, ben yalnızca Seni istiyorum,” derler. O seviyeye gelmek için vermeniz gereken kurbanları hayal dahi edemeyiz. Birazcık oturup düşünsek, “O vasfa sahip değilim,” deriz. Bu imana sahip olanlar için ise, onlar ne muhteşem mahluklar diyorum.

Bizler de onları takip ediyoruz inşaAllah. Allah aciz hizmetlerimizi kabul etsin.

Selam aleykum ve rahmetullah.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Abdulkerim el Kıbrısi Halifesi (ks)

Osmanli Dergahı, New York

7 Zilkade 1439

21 Temmuz 2018

Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

207 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page