top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Namaza Nasıl Konsantre Oluruz?


BismillahirRahmanirRahim

Namaza nasıl konsantre olurum diye sordun. Namaz esnasında konsantre olmaktan bahsediyorsak, bu aslında diğer herhangi bir şeye konsantre olmakla aynı şeydir.

Destur. Bunun cevabını daha önce verdik ama yeni bir şekilde soruyorsun, biz de ona bağlı kalmaya çalışacağız inşaAllah. Hem sizin hem de benim bir şeyler öğrenebilmemiz için, bunu insanların anlayacağı şekilde açıklamaya çalışacağız.

İnsanlar namazlarında huşuyu bırakıyorlar. Huşuyu yitirmeyin, Salah için odağınızı yitirmeyin. Hayatta odaklanmadığın zaman, yaptığın işe odaklanmadığın zaman, zikre odaklanmadığın zaman, günlük hayatında yaptığın şeylere konsantre olmadığın zaman, namaza durduğun vakit ona da konsantre olamazsın. Ama günlük hayatına konsantre olabildiğinde, “Şu anda çalışıyorum ve bunun dışında başka hiçbir şey yapmayacağım,” dersin. Çoğumuzun böyle bir konsantrasyona ihtiyacı var. Ardından, "Şu anda zikr yapıyorum. Zikr, Allah'ı anmak, Allah ile beraber olmaktır. Başka hiçbir şeyle beraber olmayacağım. Bir takım şeyler üşüşüyor, onlara engel koyacağım. Bir şey geliyor, onu engelleyeceğim," diyeceksin. Başka şeylerde odaklanabilmeyi başardığın zaman, sıra Namaza geldiğinde de odaklanabilirsin.En azından, hiç olmazsa arkandan bir şey yaklaştığı ve Allah ile arana girmeye çalıştığı zaman oraya bir engel koyarsın.

Fakat neye konsantre oluyoruz? Bütün mesele bu. Neye odaklanıyoruz? Eğer dersen ki namaza konsantre olmaya çalışıyorum, namazda neye konsantre olmaya çalışıyorsun? “Ben Allah (svt) ile beraber olmaya konsantre olmaya çalışıyorum,” diyorsan, o zaman samimi olmalı ve "Ben Rabbime bu şekilde mi yaklaşıyorum? O’nun önünde böyle mi duruyorum? O’nun önünde böyle mi giyiniyorum? Böyle mi abdest alıyorum?" diyeceksin. Namaza durmadan önce hazırlaman gereken birçok şey var, değil mi? O yüzden zikir, insanlara büyük bir rahmettir. Zikir, yaptığın bütün amellerin özüdür. Bütün ibadetlerin hakiki özüdür zikir. Çünkü zikir Allah (svt) ile beraber olmaktır; Allah (svt)’yı anmaktır. Namaz kılıyorsan, günde yüz kere eğilip kalkabilirsin belki ama Allah (svt)’yı hatırlamıyorsan, tek hatırladığın işin ya da kendi sorunların ise Allah ile beraber olmuyorsun demektir. Diyelim ki çok fazla dua bilmiyorsun, neyin nasıl yapılacağını çok iyi bilmiyorsun ama herşeye bir engel koyup, "Sadece seninle birlikte olmak istiyorum ya Rabbi," dediğinde o zaman kabul görür. Çünkü Allah (svt) senin kalbine bakar. Kalbini hazırla. Orası Allah(svt)’ın tahtıdır.

Allah (svt)’ın tahtı, önünde eğilip kalktiğımız bir yer değildir. Allah'ın tahtı Kabe’de de değildir. Allah'ın Tahtı nerededir? Allah (svt)’ın tahtı senin kalbindedir. Eğer namaz dışında kalbine dikkat etmiyorsan, "Kalbimde böyle gereksiz bir şey var. Kalbimde şu arzu var, şöyle bir öfke var," demiyorsan, bu şekilde yapmıyorsan, namaz kılarken herşey başına üşüşecek demektir. Çünkü Salah, yani namaz, Allah (svt)’yı kalbine oturması, kalbine gelmesi için hazırlama zamanı değildir artık. O vakit geldiğinde, O (svt) çoktan oraya inmiş olmalıdır. Tabii ki Allah'ın indiğini söylemiyoruz. O'nun Rahmeti orada bulunmalı. Herkes her şeyi çok hafife alıyor. Bilmiyor musun ki yaptığımız her namaz ya da zikirde... Herkes her şeyi çok hafife alıyor. Bilmiyor musun bu kıldığın namazı alıp semanın birinci katına götürecek melekler var? Birinci semada bir melek var. "Hayır," der, "Geçemezsin. Bu zikr, bu ibadet geçemez." Böylesine hassas bir yeri bırakın, Amerika'daki herhangi bir okula bile öylece giremezsiniz. Öylece etrafta dolaşamazsınız, değil mi? O halde yaptığımız her şeyin doğrudan Allah (svt)'ya ulaştığını nasıl düşünebiliyorsunuz?

Zikrlerimizi, ibadetlerimizi Allah (svt)'ya ulaşmaktan alıkoyan nedir diye namazın dışında da düşünüyor, buna odaklanırsak, o vakit, "Ya Rabbi," diyeceksin, "ben senin aciz kulunum. Elimden gelen ancak bu. Senin sevgili kullarını takip ediyorum. Nasıl ki onlar Senin İlahi Huzurunda bulunuyorlar, Peygamber Efendimiz (sav)'in nalınlarının altındaki toz gibi onların ayaklarının altında olmamıza izin verirsen, biz de Senin İlahi Huzurunda bulunabiliriz ya Rabbi." Nalınlarının altındaki toz Arş üzre basıyor ve İlahi Huzur'da bulunuyordu. Allah (svt)'ya Arş'ta sordu, "Nalınlarımı çıkarayım mı?" Allah, "Hayır," dedi, "Ayaklarını basmanla, nalınların ile Benim Arşım şereflenir." Bizler onların ayağının altındaki toz olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden bunu (Nal-ı Şerif'i) takıyoruz. Gösteriş olsun diye değil.

Onların ayağının altındaki toz olmanın da belli şartları var elbette. Kimse, "Toz olayım," deyip de dağ gibi dimdik duramaz. Yapamaz. Peki bunu her gün bize kim hatırlatacak? Eğer bir rehberin yoksa kim hatırlatacak? İşte bu yüzden, bir rehberin olmadığında çoktan bir yelere geldiğini zannedersin. "Ben tozum, ben hiçbir şeyim, şöyleyim böyleyim," diyebilirsin, ancak aslında çoktan bir şeyler olduğunu zannediyorsun sen. Birisi sana bir şey dedi mi, "Hayır. Bu nasıl olur? Ben daha iyisini bilirim," dersin.

Birinci kat semada melekler soracak. Hadis bu. Melekler ne soracak biliyor musunuz? "Bu kişi şimdi namazını kıldı. Allah rızası için mi kıldı yoksa dünya için mi kıldı?" Kim samimice kılıyor, dünya için kılmıyor ki? Yalnızca bir avuç insan, "Sadece Seni memnun etmek için kılıyorum. Karşılığında hiçbir şey beklemiyorum," diyecek. Amellerimizi semaya taşıyan melek, "Dünyası için kılıyor namazı," dediğinde melek, "Yeryüzüne geri gidin ve namazını yüzüne çarpın. Kabul etmiyoruz," diyecek. Bunun birçok farklı seviyesi var ve her birinde melekler farklı sorular soracaklar. Eğer geçemezseniz, geri yüzünüze çarpılacak. Üçüncü, dördüncü kat... Böyle gidiyor.

Hz. Ali (kv), “Kişinin dini arkadaşının dinine göredir,” diye buyurur. Kiminle arkadaşlık ediyorsan, arkadaşların kimse, her neyi ikrar ediyorlarsa ve dinleri her neyse, senin de dinin odur. Niçin Cemaat içindeyiz? Niçin bu Tarikatın içindeki bir Cemaatteyiz? Çünkü arkadaşlarımızın Allah (svt) Dostları olmasını istiyoruz. Arkadaşlarımızın bu dünya ve arzularımız olmasını istemiyoruz. Yeter. Zaten bu yüzden buraya geldik. Bu kadarı yeter. Bütün hayatımız boyunca öyle yaptık zaten, değil mi? Hala yetmedi mi? Tamam; yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl. Yetmez mi? Ne zaman uyanacağız? Uyanmak istemiyorsan, uyu. Mezarında seni uyandıracaklar. O vakit güzel güzel uyandırmayacaklar. Seni büyük acılarla, işkencelerle uyandıracaklar.

O halde sizin kim olduğunuzu belirleyecek olan, kiminle beraber olduğunuzdur. Senin kim olduğunu bu gösterir. Çünkü yalnızca Allah Ehad'dır. Allah Bir'dir. Allah Tek'tir. Bizler değil. Benzersiz ve eşsiz olarak yaratılmış olmamıza rağmen Cemaat olmamız bildirilmiştir. Ve Allah (svt), "Herhangi bir Cemaatte olun," demiyor. Futbol cemaatinde ya da bir spor cemaatinde veya dünyevi bir cemaatte olun demiyor. "Salihlerle birlikte olun," diyor. Salihler kimdir? Kuşkusuz her ne yapıyorlarsa, birbirleri için değil, nefsleri için değil, Allah rızası için yapanlardır onlar. O hale geldiğinde bile buna karşı savaşırlar. Eğer o topluluğun içindeyseniz, o topluluğa kim önderlik ediyorsa, liderleri kimse, o kişi her neredeyse, siz de orada olacaksınız. Bizim liderimiz Şeyhimizdir. Onun lideri onun Şeyhidir; bu Peygamber Efendimiz (asvs)'a kadar böyle devam eder. Onunla olan beraberliğinizi bozmayın. Beraberinden ayrılırsanız, Kabe'nin içinde 24 saat ibadet de etseniz o emniyeti bulamazsınız. Çünkü o Allah Dostları, Meleğe gidip, "Bu kişi benim Müridimdir. Bırakın geçsin," diyebilir.

Kendi acizliğimizin farkına varabilmek için Tarikata giriyoruz. Bu yüzden bir rehberi takip ediyoruz. Tarikat, kendi gücünün farkına varmak için değildir. Evet, kendi gücünü farkedersin ama bu nefsinin, senin egonun gücüdür. Tarikat, acizliğimizi keşfedebilmek içindir. Ancak acizliğini idrak ettiğin zaman doğru bir şekilde, "Allahu ekber" diyebilirsin. İmanının güçlü olmasını istiyorsan Cemaat ile ol. Sohbette ol. Manası budur. Sohbette bulun. Allah, ya Camii'dir, Bir Araya Getiren'dir. Ne o zaman, ne şimdi ne de gelecekte bir başımıza, yalnız kalmayacağız. Her daim bir liderin arkasında cemaat olacağız. Saflar halinde bir liderin arkasında dirileceğiz. Peki ne zaman yalnız kalacaksın? Kendi başına sorguya çekildiğin vakit. O vakit yalnız oalcaksın. Eğer bir topluluk içindeyseniz, eğer Evliyaullah'ın rahmet ve koruması altındaysan, kendi nefsinle mücadele ettiğin müddetçe senin için çok kolaylaşır. "Çok basit bir şey bu, hem istediğimi yaparım hem de bir Şeyhi takip ederim," diyemezsin. Birçokları böyle yapıyor. Canları ne isterse onu yapıp, "Şeyhim benim için dua edecek," diyorlar. Hayır. Şeyh Efendi bize bunu öğretmiyor. Mesul olacaksın. Sorumlu olacaksın. Ancak günün sonunda, kendimizi soktuğumuz bu beladan kurtulabilmek için Mübareklerin şefaatini bekleyeceksin. O yüzden Cemaat ile olun inşaAllah.

Görüyor musun? Cemaatte kimin Allah Dostu olduğunu bilmiyorsun. Herkes Amin diyor. O kişi min dediğinde her şey açılır. Kendi başımıza yapamayız. Biz pek bir şey yapamayız ancak Mübareklerin yardımıyla başarabililriz. Çok kolaydır. Böyle Rahmet görülüyor inşaAllah. Allah beni affetsin size rahmet etsin inşaAllah. Allah Şeyhimizin makamını yükseltsin, her daim ayaklarının altında olalım inşaAllah. Allah bize emniyet versin, fitneden uzak tutsun, Bu Mübarek ayı baş tacı edelim. Allah yanlış olan her şeyi, yanlış niyetleri ve yanlış amelleri çekip alsın. Allah beni affetsin, dünya ahiret, bizi her zaman Şeyhimizle beraber eylesin.

Ve min Allahu Tevfik.

El Fatiha.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim El-Kıbrisi'nin (ks) Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

6 Ramazan 1438

1 Haziran 2017

Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

1.151 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page