BismillahirRahmanirRahim
Soru: Peygamber Efendimiz (sav), “Ağlamak için kendinizi zorlayın,” diyor. Ağlamalarımızın gerçek mi yoksa yalandan mı olduğunu nasıl bilebiliriz?
Ne zaman öyleymiş gibi yaptığını, ne zaman gerçekten içtenlikle ağladığını bilmiyorsun. Bilmeniz lazım... Bir şeyden dolayı ağlarsın. Ağlamanın bir sebebi vardır. Hadis-i Şerif’te, Peygamber Efendimiz (sav) bildiriyor, “Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz.”
Şimdi, bazı insanlar bunun anlamını her zaman çok ciddi, çok somurtkan olmak olarak alacaklar. Bunun anlamı bu da değil. Çünkü birçok insan gafletten, boşluktan gülüyor. Gülüyorlar ve o gülüş onları imandan uzaklaştırıyor. Bazı kahkahalar vardır sizi imana getirir. Öyle bir kahkaha ki hem imana getirir, hem de sizin Allah ve Peygamberini daha çok anlamanızı sağlar, imanınızı arttırır. Bazı kahkahalar da vardır sizi imandan çıkartır.
Bugünkü mizah anlayışının yüzde doksan dokuzu sana Allah’ı unutturmak üzerine. Nasreddin Hoca’nın fıkraları her zaman insanları güldürür, daha önce dinlemiş olsalar dahi tekrar tekrar dinleyip anlatmak isterler. Her anlatıldığında insanlar gülüp kahkaha atar, evet, kahkaha atarlar. Peki bu kahkaha seni Allah’tan uzaklaştırıyor mu? Hayır, bu kahkahalar seni Allah (svt)’ya daha da yaklaştırır çünkü onun fıkralarında her zaman bir hikmet vardır çoğu zaman da insanın gafilliğini, Allah’ın Rahmetini gösterir. Çoğu zaman da kendisini, kendisi değilse de eşeğini misal verir. Değil mi?
Yani şimdi, ne bildiğini bilmek, seni ağlatacak olan budur. Niçin ağlıyorsun? Bugünkü insanlar sadece istediklerine sahip olamadıkları için ağlıyorlar. Ve yüzde doksan dokuz dünya için ağlıyorlar. Birçok kez insanlardan duyuyorum…Bana mesaj atıyorlar, ağlamaları hep dünya için, ama bir kere, ‘Şeyh Efendi nasıl isterse, Allah’ın izniyle...’ deyip de, sonrasında istedikleri oldu mu, öylece seni unutuverirler. Bazıları hiç teşekkür bile etmez. Bu hep böyledir. “Çok hastayım,” tamam, iyi olacaksın. “A ne zaman iyileştin?” “Ha, iki hafta önce...” Elhamdülillah, gülüyorum. İnsan tabiatı; çünkü insan nedir? Telaş içinde yaratılmış, gafil ve unutkandır. Bu Allah’ın tanımı. Anlıyor musun? İşte zikir senin düşünmeni ve anlamanı sağlamalı.
Peki ne için ağlıyorsun? Bir mümin olarak ne için ağlamalısın? Kendine ve ne kadar itaatsiz olduğuna, Allah’tan ne kadar uzak olduğumuza ağlarsın. Sonra da seni Allah’tan uzaklaştıran, kalbinin katılaşmasına sebep olan ne varsa onlara bir bakarsın. Onlar yüzünden oluyor. Bazı insanlar da ağlar ama onların ağlaması da gaflet içindedir. Doğru mu? Çünkü iyi hissettirir, uyuşturucu gibi seni ele geçirir. Ağlıyorsun, ağlıyorsun, Allah’a çok yakın olduğunu düşünüyorsun da, samimi olup olmadığını nereden biliyorsun? Hemen sonrasında biri nefsine biraz dokundu mu, bozuluyorsun. Böyle ağlamak olmaz. Daha da fenası, ya Şeyhin sana, “Aptallık ediyorsun,” dese, falan filan.. “kes şunu,” falan filan... O zaman tüm bu ağlamalar ne için? Sahte. Sahte bir ağlama. Bu da başka bir geçici his. Bu da başka bir çeşit uyuşturucu; alıyorsun ve o an için Allah’ a yakın olduğunu hissedersin ama bundan hiçbir sonuç çıkmaz. İçi boş, bir sonucu yok.
Ağlıyorsan ve kalbin gerçekten de... Nasıl bir şey olduğunu bilirsin, ağlarsın ve kalbin sanki yırtılıyormuş gibi olur. Sanki biri az önce kalbini parçalara ayırmış gibi olur. O an biri sana gelip küfretse bile enerjin olmaz . Ve eğer gerçekten de itaatsiz olduğun için üzülüp ağlıyorsan, o zaman biri sana gelip, “Hey eşek,” dediğinde, tekrar ağlamaya başlayıp, “Evet doğru, Ben eşeğin tekiyim,” dersin. “Nasıl benim eşek olduğumu söylersin!” demezsin.
Bu günlerde Şeyh, bırak eşek demeyi, “Bunu şöyle şöyle yapıyorsun. Şurada şunu yapıyorsun,” dediğinde bile, “Haklı olduğunuzu düşünmüyorum,” diyorlar. İşte bu tam bir eşek. İşte kendine dikkat et. Bu, kendimizin farkında olmamız gereken yoldur. Çünkü belki de ne yaptığının farkında değilsin; bu seni Allah’a mı yaklaştırıyor yoksa seni Allah (svt)’dan daha da mı uzaklaştırıyor farkında olmayabilirsin. Sen ilaç içtiğini zannediyorsun, ama aslında gerçek doktor geliyor ve diyor ki, “Bu ilaç senin için iyi değil. Aslında seni hasta ediyor. Sen kimsin ki kendi kendine ilaç yazıyorsun?”
Peygamber Efendimiz (sav) bildirmiş: “Ağla.” Peki ne için ağla? Bu yüzden ağla. Kendinize ağlayın. Nefsinize ağlayın, “La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin,” demek için ağlayın -"Nefsime zulmedenlerden oldum." Sonra içinde nasıl bir zalim olduğunu bilmen lazım; ağlamadan önce ve ağladıktan sonra bilmen lazım. Ağladıktan sonra artık bir zalim olmamalısın. Ağlarken, “Evet, ben zalimlerdenim, çok kötü biriyim,” diyorsun. Sonrasında biri nefsine dokunduğunda, yine zalime dönüşüyorsun. O zaman bu ağlamalar ne için? Sahte.
Kalp ağladığında o kadar yumuşar ki, her şeyin Allah’tan geldiğini bilir. Ağla. Eğer ağlayamıyorsan, kendi kendini ağlat. Şöyle de değil... Yine söylüyorum. Ağlıyoruz, çünkü... Nefsimiz istediği bir şeyi elde edemediğinde de ağlayabilirsin. Fakat ruhun için ağlamıyorsun. Bazı insanlar, bana çoğu zaman ağlayıp soruyorlar, “İşim böyle oldu, şöyle oldu... Lütfen, sizin tavsiyenize ihtiyacım var, lütfen,” diyor, işleri için ağlıyorlar. Aynı zamanda da her türlü yanlış şeyi yapıyorlar. Ben de diyorum ki, “Senin hiçbir zaman bana, ‘Lütfen bana yardım edin, böyle böyle yanlışlar yapıyorum,’ dediğini duymadım. Neden bunları başkalarından duymak zorundayım? Neden tüm bu yaptıklarını başkalarından duymak zorundayım? Sen bunu biliyorsun. Neden bana gelip de, “Lütfen şunun için yardıma ihtiyacım var,’ demedin? Yine dünya için ağlıyorsun.” Yani, nasıl ağlayacağını bilmiyorsun. O yüzden de kendi kendini ağlatacaksın. Saatlerce, evet.
Taklit. İzlememiz lazım, kimi izliyorsun? Salih kulları. Sahte olanları takip etmiyoruz, biz Hakkanileri takip ediyoruz. Samimi olanları takip ediyoruz. Onları takip et. Sonra da kendi kendini ağlat. Hala daha etrafındaki ateşi, kendi içindeki ateşi anlamıyorsan, kalbinde bir bozukluk var demektir. Yanlış giden bir şeyler vardır. Ve böyle bir bozukluk olduğunda da ağlayamazsın. Güzel. Şimdi, Allah yolunda kendini biraz zorla, birazcık zorla bakalım. Oruç tuttuğunda... Yakın bir zaman sonra oruç tutma vakti gelecek. Oruç tutup tutmamak bizim tercihimize mi kalmış? Günümüz Müslümanları her şeyin bir tercih olduğunu söyleyecek. Koşulsuz sevgi. Şuanda bir koşul yok. Evet, belli şartlar var. Hazreti Cebrail (as)’ın bizzat kendisi geldi. Cebrail (as) Peygamber Efendimizin (sav) karşısında, Sahabe-i Kiram’ın karşısında, Peygamberi test ediyordu. İslam nedir, iman nedir, ihsan nedir. Bunlar imanın şartları. Bunlar Allah’ a kul olmanın şartları. Bunlar, hakkıyla Allah’a dönebilmenin şartları. Koşulsuz değil. Hristiyanlar gibi olmuşuz. Koşulsuz sevgi. Ama ne biliyor musun; Hristiyanlığın da birçok şartı var. Şimdiki anlayış yanlış.
İnşaAllah en doğrusunu anlamak için buradayız. Şeyhimizden alıyor, hayatımıza uygulayıp görüyoruz. Beğendiysen, al.
Es Selam Aleyküm ve Rahmetullah.
Şeyh Lokman Efendi Hz.
Şeyh Abdulkerim El Kıbrısi (ks) Halifesi, Osmanli Dergahi, New York
18 Receb 1439 5 Nisan, 2018
Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.
Comments