top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Şeyhinden uzakta yaşayan biri, nasıl kalbini Şeyhine bağlayabilir?


Soru: Şeyhinden uzakta yaşayan biri, nasıl kalbini Şeyhine bağlayabilir?

BismillahirRahmanirRahim

Önce şunu anlaman gerekir ki; senin Şeyhin, ‘imam’ değil, ‘âlim’ değil. O, senin 'Şeyh'in. Yani, o senin rehberin; senin ruhunun rehberi. Ruhuna yol gösteren kişi; ruhun başlangıcı ya da sonu var mıdır? Ruhunun, sadece burada, bu dünyada mı rehberi olduğunu düşünüyorsun? Hayır. Demek ki, rehberimiz, ruhsal yol göstericimiz, hep oradaydı; bu ruhun bize verildiği zamandan beri. Bu soru ve cevabı, Vahabileri çok kızdıracaktır. Onlar, Şeyhin tıpkı imam gibi biri olduğunu söylüyorlar. "O Şeyhten hoşlanmadın, diğerine geç; ondan hoşlanmadın, öbürüne geç." Tabi ki de birçok farklı farklı Şeyhler var. Bir kere, senin Şeyhin olması gereken Şeyhe geldiğinde, anlarsın ki o en yüksekte olandır. En başından beri seninle birlikte olanı bulmuşsundur. Ve o sonuna kadar ve sondan da sonrasında seninle birlikte olacaktır. Bu nasıl mümkün olabilir? Peygamber (asvs) her zaman 'Peygamber' değil miydi? Öyle değil mi? Peygamber (asvs) söylüyor, “Adem (as) su ile toprak arasındayken, ben Peygamber idim.” O diğer her şey yaratılmadan önce, Habibti, Peygamberdi, Allah’ın temsilcisiydi. Diğer her şey yaratıldıktan sonra, Allah’ı temsil etmesi bitti mi sanıyorsun? Bu fiziksel dünyadan, Allah’ın Temsilcisi’nin kaldırıldığını mı sanıyorsun? Kıyamet Günü'nde, onun Peygamber olmayacağını mı sanıyorsun? Bunun ötesi olmayacak mı? O daimi olarak Peygamber olacak. Şeyhimiz de aynen böyledir. Daimi olarak bizim rehberimizdir. Vahabiler; “Hayır!” diyor. Sufi tarzdaki insanları duyuyorum, nefsleri kocaman olan; “Hayır, hayır… Şeyh sadece sana yolu göstermek içindir, ondan sonra ortadan kaybolur. Sadece sana mesajı vermek için gelir, sonra gider.” diyorlar. Bazıları da diyor ki; “Peygamber, sadece bize mesajı iletmek gelmiştir; tıpkı postacı gibi. Sonra her şey senin takdirindir.” Hayır, senin takdirinde değildir, senin elinde değildir.

Bir kere Şeyhimiz'in her zaman orada olduğunu anladığımızda; Kalu Bela’dan, dünyadaki hayatımıza, mezara, Kıyamet Günü’ne ve sonrasına kadar orada olduğunu anladığımızda; o zaman biraz Şeyhimizin makamını anlamaya ve onunla bağlantıya geçmeye başlarız. Biliyorum, birçok insan çeşitli şeyler söylüyor; "Böyle rabıta yap, şöyle rabıta yap. İbadet etmelisin, oturur ve Şeyhinin karşında olduğunu hayal edersin, onunla bir olursun vs…" Bunlar bizim yolumuz değil. Çünkü Şeyhini, onun ruhunu anladığında; senin etrafını sardığını da anlamaya başlarsın. Vahabiler bundan hoşlanmayacak, zaten söylemiştim. Şeyhin senin etrafındadır, başlangıçtan sonuna kadar. Sen, başkasına değil Şeyhine tutunduğun sürece, ondan şüpheye düşmediğin sürece; onun desteği ve bağlantısı seninle olacaktır. Desteği ve bağlantısı seninle olacaktır. Diyorlar ki; “Nasıl Şeyh her yerde birden olabiliyor?” Peygamber’in her yerde olduğu şekilde oluyor. Ancak “Şeytan her yerde değil mi?” dediğimizde; “Tabi ki de Şeytan her yerde.” diyorlar. “Hayır, hayır… Sadece Allah her yerdedir.” Şeytan da her yerde değil mi? “Evet” diyorlar. Görüyor musunuz? Ne garip işler… Ama Peygamber (asvs) Hazır ve Nazır'dır. O, Hazır'dır ve bizi her zaman uyarıyor. Yolu gösteriyor. Uyarmak, yol göstermek demektir. Ve onun varisi olanlar da o ruhsal güce sahiptir. Hayattayken bunu yaparlar, göç ettiklerinde daha da fazla güçle bunu yaparlar.

Anlıyorsan, Şeyhinin gücüne inanıyorsan; o zaman onunla bağlantı kuruyorsun demektir. O zaman, onunla Rabıta halindesindir; evet. Bu onun sohbetlerini dinlemenin ötesindedir; bu onun sohbetlerini hayatına koymanın ötesindedir. Şimdi tamamen başka bir seviyeden bahsediyoruz. Yani şimdi sen, Şeyhini, onun hak ettiği makama koyuyorsun. Onun makamı elbette her zaman yükseliyor. Bu anlayış ile; “Şeyhim böyleyse, Peygamberim nasıldır?” dersin. "Eğer Peygamberim böyleyse, peki Allah(svt)?" Allahu Ekber. O zaman, “Allahu Ekber” dediğinde, bunu ‘gerçekten’ söylüyor olursun. Allah'tan (svt) Şeyhimizle bağlantımızı güçlü tutmasını diliyoruz. Şimdi ruhsal bağlantıdan bahsediyoruz, çünkü onu kurmaktan çok uzak olduğunu söylüyorsun. Bu ruhsal bağlantıyı sağlamanın yoludur.

Öncelikle; Şeyhin hakkında şüphe etme. Şüpheyi uzaklaştır. Ondan sonra, evet sohbeti oku; onu anla ve okuduğun anda, izlediğin anda, bil ki; Şeyhin sana tam olarak ‘şu anda’ konuşuyor. Sana ne söylüyorsa, senin için. Söylediklerinde, 'şu anda', 'senin için' bir şey var. Ve sohbeti aldığın oranda; sohbet sadece kelimeler değildir; ama ‘an’ı anladığın zaman, Şeyhinin Huzur'una geldiğinde, onu anladığında; nereye gidersen git, o zaman Şeyhin ile çok güçlü bağlantı halinde olursun. O zaman Şeyhin binlerce kilometre uzakta da olsa, Kaf Dağı’nın arkasında da olsa fark etmez. Çünkü artık fiziksel bağlantıya bakmıyorsun, ruhsal bağlantıya bakıyorsun ki; aslında ondan hiç ayrılmadın. Fiziksel olarak belki ayrıldın, ama ruhsal olarak hiç ayrılmadın.

Birçoğu fiziksel olarak ayrılmış, ruhsal olarak ise mahvolmuş durumda. Onlar, ruhsal bağlantıda değiller. Diyorlar ki; “O bu dünyadan göç etti, o zaman ne istersem yapabilirim. Bu dünyadan ayrıldı, öyleyse ben de her şeyi unutacağım. Bu dünyadan ayrıldı, öyleyse ben de kendi yoluma giderim; ‘Benim yoluma devam edin’ dediği yönde gitmem.” Onunla bir yıl birlikte olmuşsun, on yıl birlikte olmuşsun, yüz yıl birlikte olmuşsun fark etmez; aynı tabaktan yemek yemişsin, aynı yatakta uyumuşsun fark etmez. Eğer Şeyhinden ayrılırsan ve bağlantını koparırsan, olacak olan şey bu. Ancak eğer, ruhun ona yakınsa, ruhsal bağlantını sıkı tutuyorsan, onun yoluna devam edeceksin.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim El-Kıbrisi'nin (ks) Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

19 Eylül 2013

148 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page