top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Mirac Kandili'ne Nasıl Hazırlanmalıyız?


BismillahirRahmanirRahim

Miraç Gecesi, yükselmenin gecesidir. 1400 yıldır her yıl, Receb Ayının 27. gününde Peygamberimiz’in Mekke’den Kudüs’e gittiği, oradan da Cennetlere ve ilahi huzura doğru semaya yükseldiği bu geceyi hatırlıyor ve kutluyoruz. Aslında o bu seyahatte, en küçük atom parçasından, en büyük galaksilere kadar, yaratılmış olan tüm alemlerden geçerek, hepsine tanık oldu ve tüm alemler de ona tanık oldu. Bu gece yükselmenin gecesi ve bu geceyi kutluyoruz.

Bu geceye kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz? Bu gecede hatırladığımız şey ne? Rabbimizin Son Peygamber’e bahşettiği yüce nimeti ve mucizeyi hatırlıyoruz. Bu gecede Peygamberimiz (sav) Mekke’den Kudüs'e ve ötesine gitti; tüm her şey bir gece içinde gerçekleşti. Bazı geleneklerde, bu hadise için ‘Zaman içinde zaman, mekan içinde mekan’ derler. Peygamberimiz bu seyahatindeyken, su testisi devrilmişti ve döndüğünde hala dökülen su damlamaya devam ediyordu. Ama o bu esnada, tüm âlemleri görmüştü. Bu görüş, Rabbimizin bize verdiği inancı taşıyabilen tüm insanlara verilmiştir ve aslında herkes, Miraç hadisesi için birer adaydır.

Peygamberimiz'in (sav) ilahi huzura doğru olan bu yolculuğu kendisi için değildi. Cebrail (as)’ın ona eşlik ettiği Mekke’den Kudüs’e olan bu yolculukta, 124.000 Peygamber de buna şahit oldu. Peygamberimiz (sav) Kudüs’ten sonra, başka bir vasıta ile semaya yükseldi. Her bir sema, bir Peygamber tarafından tanzim edilmişti. Önce Hz.İsa’yı (as) gördü. Semalara yükselmeye devam etti, sonra Hz.İbrahim’i (as) gördü ve onun iyi dileklerini aldı. Gördüğü her şeyde, aldığı her duada, binmekte olduğu Burak Atına bile, “Peki ya Ümmetim?” diye soruyordu. Gördüğü her şeye, aldığı her duaya karşın soruyordu; “Ümmetim ne olacak?”.

Peygamberimiz'in ümmeti kimdir? Araplar mı? Çinliler mi? Beyaz ırk, sarı ırk ya da siyah ırk mı? Onun ümmeti herkesdir. Yahudi, Hristiyan, mümin ve kâfir herkes… İnanlar veya inanmayan herkes için Peygamber Efendimiz, ‘Ümmetim’ der. Onun bizim için olan endişesi ve bize olan sevgisi, bir annenin kendi karnındaki bebeğine hissettiğinden de fazla... Her gördüğü şeyde, her aldığı duada; ‘Ümmetim!’ dedi. Peygamberimiz (sav) en uzaktaki sınıra, Sidretül Münteha’ya ulaştığında, ona eşlik eden Cebrail (as); “Ya Muhammed, bundan ilerisine ben eşlik edemem.” dedi. Hz. Cebrail, insanlığın aklını temsil eder. Yani bu demektir ki; eğer insanlar akıllarını kullanırsa, meleklerin akıl seviyesine ulaşabilirler; meleklerin en yüksek akıl seviyesi de insan aklının gerçek seviyesidir. Ama bundan da öteye gitmek, Rabbimizle tanışmak, ilahi huzura girmek için, Cebrail (as) demiştir ki, “Bir nefes kadar daha yaklaşırsam, bir saç teli kalınlığı kadar daha ilerlersem, ilahi ışık…” Tüm bu anlatımlar mecâzi anlamdadır, kelimesi kelimesine gerçek değildir. “..gelecek olan ilahi ışıktan yanarım.” Çünkü bundan ötesinde insan aklını artık kullanamazsın. Bunu dünyadan da biliyoruz. Cennetleri ve Sidretül Münteha’yı bir kenara bırakalım, bunu kendi hayatımızdan da biliyoruz. Aklımızı kullanırız, kullanırız; ama belirli bir noktadan sonra, onu kullanamayız. Şimdi burada inanca geliyoruz, bağlılığa geliyoruz; imana geliyoruz. Bundan sonrasına ancak iman ile geçilebilir. Ve oradan sonra Peygamber (sav), Cebrail’den (as) ayrıldı ve seyahatine devam etti. EvliyaAllah onun, 7 kere 4000 yıl kadar, yalnız seyahat ettiğini söyler. Rabbine, iki yay mesafesi kadar, hatta daha da fazla yakınlaşmıştır. Ve Peygamber Efendimiz (sav) orada, bizim için, ümmeti için; Rabbinden rahmet dilemiştir.

Bu mübarek geceye hazırlanmak için biz ne yapıyoruz? Peygamber (sav) Miraç'tan geri döndü. EvliyaAllah bu geri dönüş için, “Geriye dönen sadece Peygamber’den bir ışık hüzmesidir.” der. İman eden kişiler olarak, bu gecenin bizim için ne ifade etmesi gerekir? Bu gecede kalbimizde, Peygamberimizin hakikati için heyecan duyuyor muyuz? Kalbimiz bunun için harekete geçiriyor mu? Kalbimiz Allah için çarpıyor mu, kendi öz kaynağımız için çarpıyor mu? Yoksa bu geceyi bu dünya için rahmet isteyerek, dua ederek mi geçiriyoruz? Bu geceye özgü olan ilahi nimetleri, bu dünya için mi kullanıyoruz? “Daha iyi bir arabaya ihtiyacım var, daha iyi bir işe ihtiyacım var, daha iyi bir görünüşe ihtiyacım var.” Bazısı içinse, “Bir eşe ihtiyacım var.” Sizce bizi yaratan, bizim ihtiyaçlarımızı anlamıyor mu? O, bizim neye ihtiyaç duyduğumuzu biliyor. Evet, elbette biz yine de istiyoruz; bizler zayıf varlıklarız. Ama tüm geceyi değersiz şeyler isteyerek harcamayın; çünkü bu gecede mücevherler gönderiliyor.

Bu buğday yetiştiren birinin, hasat zamanı geldiğinde, samanı alıp, buğdayı bir kenara atması gibi… Hasadı doğru bir şekilde yaptığında, buğdayı ve samanı birlikte alırsın. Ama sadece samana odaklanırsan, çok fazla ileriye gidemezsin. Bir süre sonra, ruhsallığın batıl inanç haline gelir. Allah’ı Noel Baba gibi görmeye başlarsın; “İyi bir çocuk oldum, öyleyse bana bir hediye ver.” Allah bir iş ortağı haline gelir. “Ben bu kadar yaptım, öyleyse bana şu kadar vermelisin.” Ama daha önce de söylediğimiz gibi, şükretmek, ibadet etmektir. Sadece şükrettiğini söylemek, oturmak ve o gece Rabbinle birlikte olmak; samimi bir şekilde “Teşekkür ederim” demek... O zaman, O’nunla birlikte olursun. Çünkü O, “Beni anın ki, bende sizi anayım.” (2:152) der. Bizler şükretmeliyiz. Bu yeterlidir. Her şeyi bir kenara bırakmaya çalış; O biliyor. O, bizim neye ihtiyacımız olduğunu biliyor. Sadece minnettar ol. Ve kendine sor. Seni minnet duymaktan, şükretmekten alıkoyan şey ne? O zaman kendini biraz daha iyi anlarsın ve Rabbini de anlarsın. Çünkü Peygamber Efendimiz söylüyor; “Kendini bilen, Rabbini bilir.” Kendini bilmeden, Rabbini bilemezsin.

Eğer, ‘Miraç Gecesi'nde hangi ibadetleri yapmak, hangi duaları etmek, ne tür amellerde bulunmak gerekir?’ diye soruyorsan, çok kolay… Binlerce web sitesinden bu tür şeylere erişebilirsin, sadece Google’dan arayıp bulursun. Biz ‘neden’ olduğunu açıklıyoruz; neden bunu yapmamız gerektiğini... İnşaAllah bu bizim için faydalı olacaktır. Eğer bundan hoşlandıysan al ve uygula; hoşlanmadıysan bırak, ben alacağım…

Selamun Aleykum.

Şeyh Lokman Efendi

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi el-Rabbani (ks) Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

14 Receb 1437

21 Nisan 2016

154 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page