top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Cuma Hutbesi: "Sevgi ve fedakarlığın ne olduğunu, bunu yaşayanlardan öğrenin"


BismillahirRahmanirRahim

Elhamdüllillah, Elhamdüllillah, Elhamdüllillah, rabbil alemin vessalatu ve salamu ala Resuluna Muhammedin ve ala alihi ve Sahbihi ecmain nahmadullahu te’ala ve nastağhfiruh ve naşhadu an-lailaha ilallahu vahdahu la şerike leh ve naşhadu enne Seyyidina Muhammedin Abduhu ve Habibuhu ve Resuluhu Sallallahu Alayhi ve ala alihi ve ezvacihi ve eshabihi ve etbaihi.

Hulefail raşidin mahdin min ba’di vuzerail immeti alal tahkik. Hususan minhum alal amidi Hulefai Resulillahi ala tahkik. Umara il müminin. Hazreti Ebu Bakr ve Ömer ve Osman ve Ali. Ve ala bakiyati ve Sahabe-i ve tabiin, RıdvanAllahu te’ala aleyhim ecmain. Ya eyyuhel müminin el hadirun, ittakullaha te’ala ve ati’uh. Inna Allaha ma allathina-takav vel-lathina hum muhsinin.

Elhamdülillahi Rabbil Alemin. Ve Salatu ve Salamu ala Eşref al-Enbiya’i ve İmam el-Murselin, Seyidina ve Mevlana Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.

Bütün hamdler, yokluktan Cennetleri ve yeryüzünü yaratan Allah’a (svt) mahsustur. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye yeter. Allah'ın, kullarına rahmet ve ihsânına dâir lûtfedeceği şeye mâni olan bulunamaz ve eğer kısar da vermezse ondan başka gönderecek de olamaz ve üstün, hüküm ve hikmet sâhibi O’dur. (35:1-2)

Allah’ım, nurların nuru, sırların sırrı, en sadık kulların efendisi, şerefli Resullerin süsü, gecenin üzerine karardığı ve gündüzün aydınlattıklarının en kerem sahibi Efendimiz Muhammed’e, dünyanın ilk anından son vaktine adar inen yağmur taneleri, bitkiler ve bütün ağaçlarda bitenlerin sayısınca, vahid ve kahhar olan Allah’ın mülkü devam ettikçe devam edecek olan salat ve salam eyle.

Allah’ın (svt) salat ve selamı, ResulAllah (sav) ve soylu ailesine ve mübarek sahabelerine, bilhassa dört Hulefa-i Raşidin Hz. Ebu Bekir el-Sıddık, Hz. Ömer el-Faruk, Hz. Osman el-Gani ve Hz. Ali el-Murtaza’ya ve Kıyamete kadar onların izinden gidenlere salat-ü selam olsun.

Ey müminler! Bu Cuma gününe hoş geldiniz. İmam Gazali (ks), Peygamber Efendimiz (sav)’den aktararak söylüyor “Allah şehirlerin arasında üstünlüğü Mekke’ye, ayların arasında üstünlüğü Ramazan’a, günlerin arasında üstünlüğü Cuma’ya ve gecelerin arasındaki üstünlüğü de Kadir Gecesi’ne verdi.” Ey iman edenler, en özel olan bu Cuma gününde, Allah’a (svt) iyi kullar olabilmek; onun memnun olacağı şekilde yaşamak ve onun memnun olacağı şekilde ölmek için niyet etmeliyiz.

Ey müminler! Geçen haftaki hutbede bir hadisten bahsetmiştik; Peygamber Efendimiz (sav) söylüyor, “Dünyayı seven kimse, Ahiretini incitir; Ahiretini seven kimse de dünyasını incitir. Öyleyse önceliğinizi yok olacak olana vermemelisiniz.” Allah(svt) Kuran’da söylüyor, “BismilahirRahmanirRahim. Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına fayda veremeyeceği günden sakının! Şüphesiz Allah'ın vadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın! O aldatıcı şeytan da Allah'ın affına güvendirerek sizi aldatmasın.” Sadakallahulazim. (31:33) Öyleyse, dünya tarafından aldatılmamak nasıl mümkündür? Ahireti, dünyaya değişmek nasıl mümkündür? Ahireti nasıl dünyayı incitecek kadar çok seveceğiz? Bunu nereden öğreneceğiz? Bunu Sahabe-i kiramdan öğreneceğiz. Onların hayatlarından; dünyayı, ailelerini, varlıklarını, sıhhatlerini, varoluşlarını Peygamber Efendimiz (sav) için feda edenlerden öğreneceğiz.

Şeyhimiz Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi el-Rabbani Hz. sohbetinde söylüyor, “Sizce sahabeler iyi bir hayat mı sürdüler? İslam’dan önce hayatları iyiydi. Konfor içinde yaşıyorlardı. O hayatı bırakıp, Peygamber’e (sav) tabii oldular. Peygamber onlara ne söylerse yaptılar; soru sormadılar, onu sorgulamadılar. Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) onları bir yere götürüyordu, çöplerin atılmış olduğu bir yerden geçiyorlardı. Peygamber Efendimiz (sav), sahabelere dedi ki, “Bakın, dünyanıza bakın. İşte bu, dünyanın gerçeğidir. Ve insanlar bu çöplüğün peşinden koşuyor, onu seviyor. Eşyaları görüyor musunuz? İnsanların gösteriş yapmak için giydikleri giysiler, iyi ev eşyalarından arda kalan tahta parçaları, kalan kemik artıkları, işte dünya bundan ibaret.” Yüksek makamlara ulaştığına inanan her kimse, imtihan edilmek zorundadır. Bir Sahabe ResulAllah’a gelerek, “Ya ResulAllah, seni tüm her şeyden daha fazla seviyorum.” dediğinde, Peygamber (sav) ona, ”O zaman kendini zorlu bir imtihan için hazırla. Eğer öyleyse, kendini sana gelecek olan zorlu imtihana hazırlaman gerekiyor.” Evet, Peygamber sevgisiyle bu imtihan çok kolay olur; ama nefsinin sevgisiyle onu geçmek imkânsızdır. Bugün insanlar Peygamber’i ve Allah’ı sevdiklerini iddia ediyor, ama aslında sevdikleri sadece kendilerinden ibaret.

Peki, sahabeler nasıl yaşadı? Onlar Peygamber’in (sav) sevdikleri için sahip oldukları her şeyi feda ettiler. Bugünün insanları sevginin ne demek olduğunu da unuttular. Bugünün insanları sevgiyi, filmlerde ve televizyonda gördükleri gibi zannediyor. Hep o sözcükleri kullanıyorlar, ama sözlerinin arkasında hiçbir gerçeklik yok. Bilge bir kimsenin söylediği gibi; “Aşk bu kadar sıradan bir kelime haline geldi; fakat hakiki aşk, saklı olan bir hazinedir.”

Ey iman edenler, sevginin ne demek olduğunu batıdan öğrenmeyin. Sevginin ne demek olduğunu kâfirlerden öğrenmeyin. Sevgi ve fedakârlığın ne olduğunu, isimleri taçlandırılmış olanlardan, ezelden ebede kadar unutulmayacak olanlardan; Sahabe-i Kiram’dan öğrenin. ResulAllah’ı (sav) sevenler kervanının lideri Seyyidül Evliya, tarikatımızın kurucusu Hz. Ebubekir Sıddık (ra)’dır. Hz. Ömer’in sadaka konusunda Hz. Ebubekir’i geçmek istediğinin hikâyesini biliyoruz. Hz. Ömer, varlığının yarısını Peygamber Efendimiz (sav) için feda etti. Ama Hz. Ebubekir, Peygamber (sav) için sahip olduğu her şeyi feda etti. Peygamber Efendimiz (sav) ona, “Neden ailen için hiç bir şey ayırmadın?” diye sorduğunda, Hz. Ebubekir “Onları Allah ve onun elçisine bıraktım.” diye cevapladı.

Bu hadiseden sonra, Hz.Ebubekir bir süre mescide gelmedi; Peygamber Efendimiz (sav) onun için endişelendi ve sahabelerinden Hz. Ebubekir’e ne olduğunu öğrenmelerini istedi. Sahabeler durumu öğrenerek bildirdiler, “Ya ResulAllah. Ebubekir, Allah ve Peygamberi yolunda sahip olduğu her şeyi feda etmiş. Tek kalan eşyası, eşiyle ibadet ederken değiştikleri bir parça kıyafetleri…” Peygamber Efendimiz (sav) bunu duydu ve Hz.Bilal’ı, Hz.Fatma’nın evine, Hz.Ebubekir’e vermek için, fazla kıyafeti olup olmadığını sormak üzere gönderdi. Böylelikle Hz. Ebubekir mescide gelebilirdi. Hz. Fatma’nın elinde olan tek şey, bir parça keçi derisiydi. Hz. Ebubekir’e bunu götürdüklerinde, ona çok kısa gelmişti. Bunun üzerine Hz.Ebubekir gördüğü hurma ağacı yapraklarını aldı, onları birleştirerek üzerine giydi ve Peygamber Efendimiz’in (sav) huzuruna doğru yürümeye başladı. O mescide gelmeden önce, Cebrail (as) mescide Peygamber’in (sav) yanına geldi. Hz. Cebrail'in üzerinde, Hz. Ebubekir gibi hurma ağacı yaprakları vardı. Peygamber (sav) Cebrail’e üzerindekilerin ne olduğunu sorduğunda, “Ya ResulAllah, bugün Cennetlerdeki tüm melekler, Hz. Ebubekir’in şerefine; en sadık, en cömert, en imanlı kişinin şerefine, bu şekilde giyindi. Bugün, Allah (svt) Ebubekir’e Rahmetini ve Selamlarını yolluyor ve Allah'ın ona bir mesajı var; ‘Ona de ki, eğer o da Rabbinden razıysa, Rabbi ondan razıdır.” Hz. Ebubekir Peygamber Efendimiz’in (sav) huzuruna geldiğinde, ona gönderilen ilahi mesajı ResulAllah’tan (sav) aldı. Hz. Ebubekir bunu duyduğunda ayağa kalktı, “Şüphesiz ki ben Rabbimden razıyım.” diyerek, o mutlulukla üç defa olduğu yerde döndü.

Ey iman edenler, bu Hz. Ebubekir'in fedakarlığı ve tüm bunlar onun fedakarlığının göstergesidir. Hz. Ebubekir her şeyini Peygamber (sav) için feda etti ve Rabbinin, Allah’ın (svt) razılığını, ondan memnuniyetini kazandı. Şeyh Efendi’nin söylediği gibi “Rabbine kul olabilen kimseyi Allah Sultan eyler.”

Hz. Suheyb-i Rumi adında bir sahabe vardı. Ailesi Arabistanlıydı, ama kendisi İstanbul’da doğup büyümüştü. Yetişkin biri olduğu zaman Mekke’ye geri döndü ve oldukça varlık sahibi olmuştu. Peygamber Efendimiz’in (sav) mesajını kabul ettikten sonra, onu izlemek için her şeyini feda etti. Hz. Suheyb, Medine’ye hicret etmeye çalışıyordu. Ama kâfirler onu evinde yakaladılar. Onun ne kadar varlıklı biri olduğunu biliyorlardı. Eğer Hz.Suheyb Mekke’yi terk ederse, onların ticareti de bundan etkilenecekti. Sonunda bir gece, Hz. Suheyb gizlice kaçma şansını elde etmişti ki, kâfirler onu yine yakalayarak, engellemeye çalıştı. Hz. Suheyb onlara, “Size Mekke’deki tüm mal varlığımın nerede olduğunu söylersem, gitmeme izin verir misiniz?” dedi ve kafirler bunu kabul ettiler. Böylece Hz. Suheyb Medine’ye her şeyini feda etme karşılığında gidebildi. Hz. Suheyb Medine’nin sınırına ulaştığında, Peygamber Efendimiz (sav) onu, yüzünde büyük bir gülümsemeyle sınırda bekliyordu. Peygamberlerin Sultanı, Hz.Suheyb’i mutlulukla selamladı ve ona üç kere, “İşlerin başarılıydı Ey Ebu Yahya, işlerin kazançlıydı.” dedi. Hz. Suheyb “Ya ResulAllah benden önce kimse gelmedi, sana Cebrail olanları bildirmiş olmalı.” O zaman Hz.Suheyb için ayet indi, “BismilahirRahmanirRahim. İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder. Allah kullarına karşı şefkatlidir.” (2:207)

Bu gerçek kazançtır. Bu dünyada çok para kazanabiliriz, tüm servetleri toplayabiliriz, yüksek mevkilere sahip olabiliriz; ama tüm bunların, bu dünyada ve öteki dünyada, Allah ve Peygamber’inin memnuniyeti ile kıyaslandığında, bir atom tanesi kadar bile ağırlığı yoktur. İmanlı kişiler, bu dünyada zenginlik aramaz. Bu dünyada mevkiyi arama. Bu dünyada konforu arama. Allah’ın, Peygamberinin ve Şeyhinin memnuniyetini ara. O zaman, bu dünyada da ötekinde de onurlandırılmış oluruz.

Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah’ın tavsiyesine kulak verelim; o yaşarken cennetle müjdelenenlerden biriydi; ona ‘Ümmet’in en güvenilir kişisi’ denirdi. Hz. Ebu Ubeyde, oldukları yerde sıkışmış olan, zor durumdaki bir Müslüman ordusunun komutanıydı. Hz. Ömer, o dönemde halifeydi ve Hz. Ebu Ubeyde’yi savaşta kaybetmekten çok korkuyordu. Ona bir mektup göndererek onu geri çağırdı. Hz. Ömer mektupta, “Sana burada şu anda ihtiyacım var, eğer bu mektup gece eline geçerse, şafaktan önce; eğer bu mektup gündüz eline geçerse gün batımından önce harekete geç.” diyordu. Hz. Ebu Ubeyde bu mektubu aldığında, “Müminlerin Emir'i dönmemi istiyor biliyorum. Ama benim dönmem, mücadeleyi sonlandırmak olur.” diye düşündü. Hz. Ebu Ubeyde, Hz. Ömer’e cevap göndererek dedi ki, “Bana ihtiyacın olduğunu biliyorum. Ama ben Müslümanların ordusundayım ve onların başına gelecek olan şeyden, kendimi kurtarmak gibi bir isteğim yok. Onlardan ayrılmak istemiyorum; ta ki Allah bunu dileyene kadar. O yüzden bu mektup sana ulaşınca, beni cevabını duymaktan feragat eyle ve burada kalmama izin ver.” Hz. Ömer bu mesajı aldığında, gözleri doldu ve Hz. Ebu Ubeyde’nin bu dünyadan göç etmek üzere olduğunu anladı. Çok kısa bir zaman sonra ölüm meleği Hz. Ebu Ubeyde’ye ulaştı. Onun, bu dünyadan göçmeden önce etrafındakilere verdiği tavsiye, sizin ve benim için kıyamete kadar geçerlidir; “Size her zaman iyiliğin yolunda olmanız için bunları söylüyorum; ibadetlerinizi gerçekleştirin, Ramazan’da oruç tutun, zekâtı verin, Hac ve Umreye gidin. Birlik olun ve birbirinizi destekleyin. Liderlerinize samimi olun ve onlardan hiçbir şey gizlemeyin. Bu dünyanın sizi mahvetmesine izin vermeyin; burada binlerce yıl yaşasanız da; nihayetinde kaderiniz şu anda bende gördüğünüz gibi sonlanacak. Es Selâmu Aleykum ve Rahmetullahu ve Berekâtuh…”

Gerçek bu. Sahte olan dünyayı bir kenara bırakın ve Ahirete doğru koşun. İnsanın yaradılışını şerefli kılan budur. Şeyhimiz diyor ki; “Bu dünyanın tüm amacı; doğmak, yaşamak ve ölmek değil. Tüm amaç, tüm sır; bu dünyaya temiz olarak gelmek ve bu dünyadan temiz olarak çıkmak. Bu dünyada İslam’ın onuru ve şerefiyle yaşamak… Şeref, İslam ile gelir. Eğer şerefinizi arttırmak istiyorsanız, şerefli olanlarla beraber olun. Onları yüceltin ki, sizin de şerefiniz artsın.” Ya Rabbi, bizleri bu dünyada ve diğerinde, şerefli olanlarla beraber eyle. Bizi Şeyhimizle beraber eyle.

Amin.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi el-Rabbani (ks) Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

16 Safer 1437 27 Kasım 2015

45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page