top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Ramazan'da Kalbimizi Temizlemeye Niyet Edelim


BismillahirRahmanirRahim

Medet ya Sahibul Saif Şeyh Abdül Kerim el Kıbrısi el Rabbani Medet. Şeyhimiz Sahibul Saif Şeyh Abdül Kerim el Kıbrısi el Rabbani ‘den, alıp hayatımıza uygulayabileceğimiz, dünya ahiret faydasını gösterecek bir şeyler göndermesini diliyoruz. Kendi kafamızdan ya da kitaplardan konuşmuyoruz. Konuşuyoruz, çünkü bize konuşmamız söylendi; ancak onun bize bir şeyler göndermesini diliyoruz. Güzel olan her ne varsa, ondan geliyor. Pek güzel olmayan şeyler ise benden geliyor diyelim ve bunun için Allah’tan bağışlanma diliyorum.

Ramazan kapıda. Şu anda, Ramazan’dan hemen önce, birçok şey meydana geliyor. Bu dünyada, dünyanın dibinde ve Cennetlerde birçok şey meydana geliyor. Mümin kişi, eğer birazcık uyanıksa bunun farkına varır ve kendini ona göre hazırlar. Özellikle semada, bu mübarek ay için, Ayların Sultanı için büyük hazırlıklar yapıyorlar. Melekler çok büyük hazırlıklar yapıyorlar. Cennet kapıları açılacak, daha fazla nur, daha fazla lütuf yayılacak bu dünyaya Cennetlerden. Ancak bu dünya dünyaya yayılmayacak o nur. Cennetlerin Allah (svt)’ya, “Gelip de bize şeref verecek olanları bekliyoruz. Müminleri bekliyoruz, Ehl-i Cennet’in gelmesini bekliyoruz,” dediklerinin üzerine yayılacak o nur. Çünkü Cennet, Cennetin sakinleri olmadan gerçek bir Cennet değildir. İçinde kral olmadıktan sonra saray ne işe yarar ki? Kralı olmayan bir krallık ne işe yarar? Fakat krallığı olmayan bir kralın potansiyeli vardır. Kralın bir krallığı olmasa dahi, kendisi hala kraldır. Allah’tan bu ay için bizi hazır kılmasını diliyoruz inşaAllah.

Ramazan Ayı’na giriyoruz. Ve temiz bir şekilde girmek istiyoruz. Peki bu aya nasıl temiz gireceğiz? Ne kadar çirkin yanımız varsa, ne kadar işlediğimiz günah varsa, düşündüğümüz ya da yapmaya niyetlendiğimiz kötü şeyler varsa, o çirkin tarafımıza bakıp Allah (svt)’dan onu çekip alması yardım dileyeceğiz. Allah (svt)’dan bizi bağışlamasını dileyeceğiz. “Savaşabilmemiz için güç ver Ya Rabbi!” diyeceğiz, “Bizler Senin aciz kullarınız. Bu Ramazan Ayı’na girerken, düşmanlarımıza karşı savaşabilmemiz için, nefsimize karşı savaşabilmemiz için bizlere güç ver ya Rabbi!” İşte o zaman temiz bir şekilde girebilirsiniz. Eğer Ramazan’a nasıl gireceğinizi dahi bilmeden, gaflet içinde girerseniz çok bir fayda elde edemezsiniz. Ancak Ramazan’a neyle girmek istediğinizi bilirseniz, Ramazan’dan ne almak istediğinizi bilirseniz, o vakit Ramazan’ın Sahibi, Allah (svt) şöyle söyler: “Bahşedin onlara, verin, verin, verin,”

Bu ay hayırseverlik ayıdır öyle değil mi? Ramazan ayı fitre ayıdır. Ramazan ayı, insanları hayırseverlik yapmaya teşvik eder. Yardım etmek, sadece fiziksel, finansal bağışta bulunmak anlamına gelmiyor. Hayırseverlik, bir özelliktir cömert olmak, İlahi bir özelliktir, Allah (svt)’dan gelen bir sıfattır. Bir insan etrafındakilere cömert olmadıktan sonra, sürekli öfkeli, inatçı ve kibirli bir şekilde dolaştıktan sonra, Sadaka ve Zekat vermesi nasıl bir fayda sağlayabilir ki? Bu amellerin ne kadar faydası dokunabilir? Pek fazla değil. Müridler olarak kıldığımız, kılmamız gereken namazda, Necat Namazında secdeye kapandıktan sonra Allah (svt)’ya şöyle dua ederiz; “Ya Rabbi! Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, haset de benim bütün amellerimi yakıyor.”

Güzel amellerimizden biri hayırseverliktir. Birçok insan içlerinde haset olduğunu inkar edecektir. Düşmanınızı anlamıyorsanız, çok ama çok tehlikelidir. Eğer düşmanınızı anlamazsanız, onu nasıl yenebilirsiniz ki? Eğer içinizdeki düşmanı, onun potansiyelini anlamıyorsanız, onu nasıl kontrol edebilirsiniz? Edemezsiniz. Ve bir gün siz uykudayken düşman öylece gelip, siz uykudayken kellenizi alır.

Gaflet içinde olamayız. Bu ay cömert olmamız gereken bir ay. Cömert olun. Birbirinize karşı cömert olun, çünkü cömertlik Allah’tan gelir. Bu ay, daha önce de söylediğim gibi, o kadar cömerttir ki, Ramazan-ı Kerim olarak da anılır. Elhamdülillah, bizler Şeyhimizi, Şeyh Abdül Kerim Hz.’ni izliyoruz. Cömert olun. Allah (svt) o kadar cömerttir ki, Kur’an-ı Kerim’i, son Kutsal Kitabı, Kitapların Anasını, En Kutsal Kelimelerini bu ayda vahiy etmiştir. Kur’an-ı Kerim, isminde bile var, Kur’an, en Kerim olandır. Peki Ümmet nerede? Hz. Osman zamanındaki o Kerim olan, bolluk içindeki o ümmet nerede? Burada sadece fiziksel cömertlikten bahsediyoruz. Herkese vermiş olmalarına rağmen, hala daha bereket tükenmiyordu. Öyle ki dışarı çıkıp artık kafirlere Sadaka vermek durumunda kalıyorlardı. Bu cömert ruh nerede kaldı? Eğer kendinizi cömert olmak üzere eğitmezseniz, Halim Selim olmaya çalışmazsanız, sabırlı olmak, anlamak, sinirlenmemek, öfkelenmemek, her dakika şikayet etmemek için terbiye etmezseniz, Receb ve Şaban ayının ardından Ramazan’a erişirsiniz ancak sıkıntı çekersiniz.

Evet şeytanların hepsi bağlanmış durumda ancak şeytanınızı zincire vurmuyorsunuz. Onları Allah bağlayacak. Ancak kendi içinizdeki şeytanı zincire vurmuyorsunuz. Ki o şeytan nefsinizle beraberdir ve nefs de o şeytan tarafından eğitilmiştir. Onu terbiye etmediniz. Peki Ramazan’da her şeyi birden halledebilecek zamanınız olacağını mı zannediyorsunuz? Hayır. Her şey önceden bir hazırlık gerektirir. Birisi bir soru sormuştu, “Ramazan’da bütün şeytanlar zincire vuruluyorsa, o zaman neden hala kara büyü gibi bazı kötülükler devam ediyor? Neden hala Ramazan ayında etkisini devam ettiriyor?” Evet. Bu kara büyü konusuna girmek istemiyorum. Bunun hakkında konuşan birçok insan bulabilirsiniz. Birçok insan bu konu hakkında engin bilgilere sahip. MaşaAllah. Ben hiç değinmek istemiyorum.

Ancak size bir şey söyleyeyim. Eğer o şeytan size hocalık yapıyorsa ve kapıyı da ona siz açıyorsanız o zaman sizi etkileyebiliyor. Nazardan bahsetmiyorum. Büyüden, sihirden bahsediyorum. Ona kapıyı siz açıyorsunuz, o yüzden geliyor. Arada çok fazla koruma kalkanı olduğu için düşman hiçbir zaman yakınımıza gelemez. Ancak içeriden bir hain, kapıyı açan bir hain olmalı. Düşman o vakit içeri girebilir. Ancak birçok insan, “Ne? Ben mi? Hain?” diyecek. “Hayır, ben değilim. Benim içimde mi? Yo, hayır.” Bu demek oluyor ki kendinizi anlamıyorsunuz. Nefsinizin her an size ihanet edebileceğini anlamıyorsunuz. Uykunuzdayken gelip kellenizi alacak. Kapıyı açarsanız, gelir. Bazı insanlar bilhassa bunu arıyor dışarıda. Bre, her kuyudan çıkan, her nehirden akan suyu içmezken, ne diye her yerde bu bilgilerin peşine düşüyorsunuz? Su gibi gözüküyor da, gidin hendekteki suyu için o halde. Daha yeni yağmur yağdı, elhamdülillah. Hendekten alın, için. Görün bakalım başınıza ne haller gelecek. Ah, almamanız gerektiğini biliyordunuz, değil mi? En azından kaynatmanız gerek, bir şeyler yapmalısınız. Eğer kuyudan geliyorsa, başka. Eğer Makamın üstüne yağan yağmur suyu ise başkadır. Oraya yağan suyu toplar içeriz.

Öyleyse aradaki farkı biliyorsunuz. O zaman neden bu tarz konular söz konusu olduğunda insanlar aradaki farkı anlamıyor? Hepsi bir, diyorlar.

Kısacası kapıyı siz açıyorsunuz. Düşman içeride. Ancak düşmanın içeride kalmasına gerek yok. Düşman sadece gelip birkaç kişiyi eğitecek ve “Bu işe devam edin, ben gidiyorum,” diyecek. Şeytan, “Ben tatile çıkıyorum,” diyecek. Esatğfurullah. Yeterince öğretti, artık o şekilde devam edecek. Bir kere hastalığı kaptınız mı, artık hasta olmuşsunuzdur. O hastalığa bir kere maruz kalırsınız, sadece bir kere, iki değil. Ve o virüs senin vücudunda yaşamaya devam eder, değil mi? Ve virüsün kuvvetine, vücudunuzun ne kadar zayıf olduğuna bağlı olarak, o virüs uzun bir müddet içeride kalabilir. Hastalığa tekrar tekrar, defalarca maruz kalmanız gerekmez. Sadece bir kere, bir kere yeterlidir. Eğer fiziksel olarak kendinize bakmıyorsanız ve hastalığı nasıl kaptığınızın farkında değilseniz, hemen sizi etkisi altına alır ve gitmeyebilir de. Ta ki siz doğru doktorlara gidene kadar. Ve doktorlar size, “Kolay yoldan olana kulak asmadığın için, şimdi zor yoldan olanı dinlemek zorundasın,” diyecekler. Orada, vücudunuzun içinizde. Bir doktor bulun. Düzgün bir şekilde dinleyin. Hastalık, virüs ortadan da kalkabilir, çoğalabilir ya da başka bir şeye de dönüşebilir. Onun ne olduğunu fark etmediğiniz müddetçe...

Osmanlı Dergahı İftar Sofrası

Ramazan Ayı’na girmeden önce hastalıklarımızın geçmesini diliyoruz. Bunun üzerinde çalışmazsanız, bu hastalıkların neler olduğunu anlamazsanız, o zaman değişemezsiniz. Değişemezsiniz. İsterseniz ölene kadar yirmi dört saat Kabe’nin önünde oturun, Ravza-ı Şerif’in içinde durun, değişemezsiniz. Eğer bunlar insanları değiştirecek olsaydı, evvela Ebu Cehil’i değiştirirdi. Çünkü tüm yaşamı boyunca her gün Peygamber (sav)’i görmüştü. Ebu Leheb’i değiştirirdi. Peygamber (sav)’i gören ve onun kanından olan o müşrikleri değiştirirdi. Fakat değiştirmedi. Değiştirmedi, çünkü kalpleri temiz değildi. Ve Peygamber Efendimiz (asvs), sadece kalpleri temizlemeye gelmiştir. Ramazan Ayı da kalplerimize bakıp onu temizlememiz içindir; sadece yemeden içmeden uzak durmak için değil. Şeyh Efendi derdi, yemini suyunu alıp şuraya köpeği bağlayın, oruç tutuyor diyemezsiniz. Oruç tutmak, bunun çok daha fazlasıdır. Oruç tutmak, içimizdeki ve dışımızdaki hastalığı anlamak ve ondan uzak durmaktır. O vakit çok fazla ileri seviye kitaplar okumanıza gerek kalmaz. Bilirsiniz; “Baktığım şey yanlış, bu bana hastalık bulaştırır,” dersiniz. Anlarsınız; “Bu dinlediğim şey iyi değil.” “Şu konulardan konuşmaya başladığım zaman, orucumu unutmama, Allah’ı unutmama sebep oluyor. Kalbimi karartıyor. Bu hiç iyi değil. Bundan uzak durmalıyım,” dersiniz. Kendi kendinize anlarsınız. Kalbiniz açılmaya başlar.

Ayların Sultanı’na giriyoruz. Sultan geliyorsa, artık hazırlık yapma vakti değildir. Sultan gelirken her hazırlığın artık tamamlanmış olması gerekir. Çoktan geliyor. Sultan’ın geldiğini biliyorsak, üç ay, altı ay önceden hazırlanmaya başlarsınız. Müslümanlar bugünlerde çok meşguller, Allah dışında her şeyle meşguller. Ne olursa olsun, “Hayır, dünya beklemez. Hiç anlayışı yoktur, merhameti yoktur dünyanın,” derler. Ama konu Allah’a gelince, “Ah, Allah anlar. Allah rahmetlidir. Allah için çalışmamıza gerek yok, dünya için çalışmalıyız. Çünkü dünya bizi beklemez,” derler.

Ramazan Ayı’ndan birazcık dünyadan kendinizi geri çekin. Birazcık nefsinizden geri çekin. Güçlü başlayalım, güçlü bitirelim inşaAllah. Sakinlemek için zaman bulun. Çok fazla etrafta koşturmayın. Saçma sapan işlerle meşgul olmayın. Sakince oturun, biraz zikr yapın, biraz daha Tefekkür edin. İnternette fitneyle meşgul olmayın. İnsanlar yirmi dört saat fitne yapıyorlar. Bilmedikleri konulara karışıyorlar. Öyle şeylere burunlarını sokuyorlar ki, eğer durmazsanız bir gün o fitne sizin kendi üstünüze yıkılacak. Bunlarsan uzak durun. Başka şeylerle meşgul olun. Elhamdülillah. Şeyhimiz, hiçbir zaman internet fitnesiyle meşgul olmamıza salık vermedi. O yüzden biz de uzak duruyoruz.

Allah beni affetsin. Allah, Şeyhimize, Büyük Şeyhimize ve onları seven, onları takip eden her kim varsa onlara rahmet eylesin inşaAllah. Allah çirkin amellerimizden, kötü niyetlerimizden ve kalbimizdeki hastalıklı şeylerden kurtulmayı nasip etsin. Birbirimize karşı iyi olalım, Şeyhimize karşı, Peygamberimiz (sav)’e ve Allah (svt)’ya karşı daha iyi birer kul olalım.

Ve min Allahu Tevfik.

El Fatiha.

Amin.

Selam Aleykum ve Rahmetullah.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim El-Kıbrisi'nin (ks) Halifesi

New York

Osmanlı Dergahı

29 Şaban 1438

25 Mayıs 2017

Sohbetin İngilizce orijinal metnine buradan ulaşabilirsiniz.

170 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page