top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Ramazan- Rabbinize Bağlanın


Türklerin bir deyişi vardır: Her geceyi Kadir bil, her geleni Hızır (as) bil. Hızır (as) kimdir? Hızır (as), her ne dilerseniz yerine getirendir. Siz ne dilerseniz, ellerini açıp Allah’a dua eder ve Allah (svt), ona dilediğini bahşeder. Allah (cc) ona bu gücü vermiştir. Her geceye Kadir gecesi gibi bilmek ne anlam gelir? Allah, her gece bize yaklaşmak için Semanın en aşağı katına iner ve çağrıda bulunur. Kime çağrıda bulunuyor? Uyuyanlara mı? Yoksa uyanık olanlara mı? Uyanık olanlara. Çünkü gece vakti aşıklar içindir ve aşıklar gece uyumazlar, uyanıklardır. Peki ya Rabbimiz, aşkın Yaratıcısı için?

Kalpleri bağlantı halinde olanlar, o saatlerde rahatça uyuyamaz bazen. Bir şey onları uyandırır. Bir şey, “Çok fazla uyuyamam,” der, huzursuzlanır. Bir de ne diyor? “Herkesi Hızır Aleyhisselam bil.” Çünkü kimsenin Allah ile olan ilişkisini bilemezsiniz. O kişinin Allah’a ne kadar yakın ne kadar sevgili olduğunu bilemezsiniz. O gün Allah (svt)’yı memnun etmek için ne yaptığını bilemezsiniz. Çünkü Allah’ın rızası da gizlidir. Bütün gece ibadet etmen, Allah’ın seni daha fazla mükafatladıracağı anlamına gelmiyor. Bütün gece ibadet ettin, gündüz kalkıp pencereden dışarı baktın ve bir dilenci gördün diyelim, ancak kalbinde dilenciye karşı bir nebze olsun acıma uyanmıyorsa, yardım etmiyorsan, o dilenciyi küçük görüyorsan... Hangimiz dilenci değiliz ki? Bakıp da insanları küçük görüyorsan, bütün gecen bitti. İbadetin boşa gitti. Kibir.

Bir kişi çok zayıftır; gece gündüz çalışır ama teheccüde kalkamaz, fakat estağfurullah der. Kendini bir şey olarak görmez. Aciz olduğunu, çok kirli olduğunu bilir. Sinirleneceği, öfkeleneceği olaylar yaşasa da sakin duruyor diyelim; öfkesinin üzerine basıyor. Sinirlenmiyor. Hutbe’de söylediği gibi, Allah ve Peygamberi bu kişilerden övgüyle bahseder. Belki çok fazla ibadet yapmamıştır ancak o güzel tercihinden ötürü, kibirli olmadığı, inatçı olmadığı ve öfkesinin üzerine bastığı için, Allah, “Onu Bana bir mertebe daha yakınlaştırın,” diye buyurmaktadır. İşte bu noktada Tarikat herkes içindir. düşmanının üzerine basmak durumundadır. Düşmanınızla arkadaş olamazsınız. Öfkenizle, inatçılığınızla arkadaş olamazsınız. Kendinizi geri çekmelisiniz.

Ramazan’ın tüm amacı, nefsiniz ve duyularınızın ölümünü ilan etmektir. Ölüm. Başka bir yaşam olduğunu ilan etmektir. Yaşam nedir? Yaşam duyular, hisler değildir. Yaşam sizin ruhunuzdur. Yaşam, kendinizi beş duyunuzdan geri çekip farklı bir hayat bulmaktır. Günümüzde İslam’a inanmayan biri bile... Ramazan, elhamdülillah, mucizeleri görüyorsunuz: İslam’a karşı beslenen o kadar nefrete rağmen, o kadar çok düşmana, duyulan o kadar çok öfkeye ve yapılan suçlamalara rağmen İslam yine de her geçen gün daha da yükselmeye devam ediyor. Ve özellikle de geçtiğimiz beş on yıl zarfında daha da fazla insan Ramazan’dan haberdar olmaya, daha da fazla insan Ramazan’ı sevmeye başladı. Artık dinsiz insanlar bile Ramazan’da Müslümanlarla birlikte oruç tutuyor ve, “Bu muhteşem bir şey,” diyorlar, “ne kadar sağlıklı. Ruhuma iyi geliyor. Psikolojime, zihinsel sağlığıma, fiziksel sağlığıma iyi geliyor.” Orucun içinde her şey mevcut ve Allah (svt) bunu müminlere 1400 yıl önce vermiş.

Peki iyi hissetmemizi sağlayan şey ne? O’nunla, hayat veren Allah ile bağlantıda olmamız bize iyi hissettirir. Bunun bunun bunun (Şeyh çeşitli fiziksel noktaları işaret ediyor) bize hayat vermesini beklemiyoruz. Anlıyor musunuz? Bize yaşam verecek şeyi dünyada aramıyoruz. Çünkü insanoğlu, “Yaşayabilmek için, canlı kalabilmek için bu dünyadan alman gerek,” der. Bu dünya gördüğümüz yaşayan tek şeydir. Ne kadar aptalca bir şey bu! Evinde oturan bir adamın, “Tüm dünya bundan ibaret. Bütün gezegendeki tek ev bu,” demesi gibi bir şey bu. Bre, bir kafanı çıkarıp dışarı bakıver. O zaman anlarsın. Biraz yukarı çık, anlarsın. Biraz aşağı in, görürsün. Biz kimiz? Bu mahallede, bu şehirde, bu kıtada, koca gezegende ne kadar yer kaplıyoruz ki? Ne kadar? Bu gezegen güneş sisteminde ne kadar yer kaplıyor? Güneşin büyüklüğüne erişebilmesi için bu dünyadan milyonlarcasının bir araya gelmesi gerek. Ve bu galakside, bu evrende daha milyarlarca güneş var. Sonsuz sayıda ve daha da genişlemeye devam ediyor. Allah ise tüm bunların üzerinde. Birkaç lokma yiyip içtiğimiz, birkaç insanı mutlu ettiğimiz için biz de kendimizin canlı olduğunu düşünüyoruz. Hayat bu mu? Hayatın Yaratıcısı’nı, Hayat Veren’i unutuyoruz.

Ramazan bununla bağlantı kurmamızı sağlamalı. “Nasıl olur, hiçbir şey yiyip içmiyor musun?” diyorlar. “Bir şey yiyip içmezsen, ölürsün. Yemeden içmeden durursan hastalanırsın,” diyorlar. Esasında yemeden durduğunuzda daha da sağlıklı olmanın yanında daha da yaşam dolu oluyorsunuz. Ve ardından hatırlamaya başlıyorsun. Evet, Ramazan bize bu dünyaya gelmeden önceki hayatımızı, bundan sonra bizi bekleyen hayatımızı hatırlatmalı. O his, o keyif, o mutluluk, o doygunluk, ilk bardak suyu aldığımızda, hurmadan ilk ısırığı aldığımızda gelen o inanılmaz his... Bunda çok sır saklıdır. Efendimiz (sav)’ın bize aktardığı gibi Allah (svt) buyuruyor; “Dünyada yaptığınız her şeyin mükafatı dünyada size gösterilir, oruç hariç. Oruç benim içindir.” Hayrı ve sevabı o kadar fazla ki, Peygamberimiz bile, “Allah bana göstermiyor,” demiştir. “Oruç Benim içindir.” Allah, “Benim içindir,” diyor. Ve orucu açarken aldığınız o haz, o keyif, Kıyamet Günü müminin Rabbiyle yeniden buluştuğu zaman kalbinin nasıl açılacağı, tüm vücudunun nasıl canlanacağının azıcık tadına bakmamızı sağlar. O zaman anlarız ki, aslında hayatımız boyunca Rabbimizden oruç tutmuşuz. Bundan mahrum kalmış, ayrı düşmüşüzdür.

Ondan nasıl da ayrı kaldığımızı aldığımızda, Rabb’imize nasıl bir özlem duyduğumuzu anladığımızda, Allah’ın bize çağrısına karşılık veririz. Allah (svt), “Lebbeyk, buradayım,” diyor ve biz de, “Lebbeyk” diye karşılık veriyoruz. Bizim Lebbeyk dediğimizi sanmayın. Daha biz, “Buradayım,” demeden önce Allah (svt), “Lebbeyk —buradayım,” diyor. Ramazan muazzam bir ay. Unutmayın, bu ay kendimizi ruhumuza bağlayacağımız ay, midemize değil; cemaate bağlanacağınız ay, bireyselliğe değil.

Şimdi Ramazan’ı da bireysel ruhsal yolculuk haline getiriyorlar. Hayır, Ramazan aynı zamanda cemaat ile olmalı. Şimdi bazıları bunu da küçük görüyor, “Neden Ramazan’da insanlar oturup yemek yiyorlar?” diyorlar. Evet, bundan şikayet ediyorsun haklısın, oturup yemek yiyorlar, çoğu insan orucunu açıyor ve tüm gece oturup yemek yiyor. Evet, doğru; bu yanlış bir şey. Ama biliyor musunuz ki yalnızca bu yüzyılda Müslümanların çoğu buna sahip. Çoğunluk mu? Çoğunluk dememeliyim; birçok Müslüman diyelim. Yalnızca bu asırda birçok Müslüman oturup, gece boyu yemek yiyebiliyorlar. Çünkü 1400 yıldır, Müslümanların çoğunluğu ne kendilerini ne de ailelerini doyurabilecek yeterli yemek bulamazlardı. Doğru mu, yanlış mı? O kadar fakirlerdi. Son elli yılda, yüz yılda görülmemiş lükse sahibiz. Kendinize bir bakın, başka ülkelerden geliyorsunuz; hiç bu kadar lükse sahip olmuş muyduk? Buzdolaplarımız dolu. Pişirdiğin belli başlı yemekler vardır ve bir de onu özel kılıp şükredebilmek için yalnızca Ramazan’da pişirdiğin yemekler vardır. O zaman, “Ya Rabbi şükür,” dersin. Çünkü zaten oruç tutuyorsun, onun ya Rezzak’tan geldiğini bilirsin. Ve bugün bile hala daha yalnızca Ramazan’da karnı doyan insanlar var.

Bakmayın Amerika’da yaşıyoruz diye bütün dünyayı Amerika gibi sanmayın. Hayır. Hala daha açlık çeken, yoksulluk içinde birçok insan var. Bize gelince, biz yemeği kesmeliyiz. Sadece gerektiği kadar yiyin. Tadı güzel ufak tefek şeyler yiyin, ama sağlıklı olsun. Bu da bir başka konu, birinci dünya ülkelerinin sorunu, elinizden ilk aldıkları şey sağlığınız. Her şeyden yiyip tadını çıkarabilmenizi elinizden alıyorlar. Fakat hafta bir ya da ayda bir et yiyebilen kişilere karşı cömert olun. Cömert olun. Ramazan onlar içindir. Bizim için değil. Onlar kim? Peygamber Efendimiz (sav)’ın ilk olarak müdafaa ettiği insanlar, öksüzler, yetimler, dullar, köleler, sesi çıkmayanlar, garib olanlar, ailesi ve koruması olmayan, hiçbir şeyi olmayan insanlar. Ramazan budur. Eh, Çoğunluğun Müslüman olmadığı bir ülkede yaşadığımız için göremiyoruz, ama fakirlere bakın, yetimlere bakın. Yardım edin. Kim oldukları önemli değil. İyi olur inşAllah.

Bu sözler önce bana, sonra da dinleyen herkese bir hatırlatma. Allah niyetlerimizi kabul etsin İnşAllah.

Fatiha.

Selam Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Şeyh Abdulkerim El Kıbrısi (ks) Halifesi, Osmanli Dergahi, Florida 25 Şaban 1439 11 Mayıs 2018

Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

124 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page