top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

İnsanların Çoğu İtaatsizdir


BismillahirRahmanirRahim

En Adil olan Resul-i Ekrem Efendimiz (asvs)’dır. Buna rağmen, hayatı boyunca ona tabi olanlar içerisinde hainler, ihanet edenler çıkmıştı. O bu hayattan göçtükten sonra da, özellikle Bedevi Arapların çoğu İslam’ı terk ettiler. Sadece O’na ihanet etmekle kalmadılar; Müslümanları yok etmek için hepsi toplanıp bir araya gelerek Mekke ve Medine’ye saldırıya geçtiler. Çok kişiydiler, onların çoğunluğundan bahsediyoruz.

Hz. Ebu Bekir Sıddık zamanında kaç isyan baş gösterdi? Kaç ayaklanma? Onun devrinde o kadar fazla isyan olmuştu ki... İslam’ı değiştirmeye cüret edenlere karşı savaşıyordu Hz. Ebu Bekir (ra). İslam’ı değiştirmeye çalışanlar... Bunun ne demek olduğunu anlıyor musunuz? “İslam’ı kabul ediyoruz ama zekatı kabul etmeyiz. Biz zekat vermeyeceğiz,” diyen bir grup vardı. “Her şeyi kabul ederiz ama Seni kabul etmiyoruz,” diyenler vardı. Anlıyor musunuz? Bu kişiler Şehadet getiriyorlardı. Bu olanlar bugün yaşansa, alimlerin ekseriyeti bunlarla mücadele ettiği, aşk ve hoşgörüyle yaklaşmadığı için Ebu Bekir Sıddık’ın, irtidad ettiğine, İslam’dan çıktığına dair fetvalar verirlerdi. “Sevmek zorundasın, kabul etmek zorundasın.”

Görüyor musunuz, Ahir Zaman alimleri nasıl fetvalar veriyorlar. Bazı alimler, ki binlerce takipçileri var, “Dövme caizdir,” diyor, “günah olan, yanlış hayat tarzı ne varsa, uygundur. Allah Adil’dir. Allah Rahmetlidir. O yargılamaz. Siz neden yargılıyorsunuz ki?” Bu Hz. Ebu Bekir Sıddık zamanında, Hz. Ömer zamanında da oldu; bunları diyorlardı ancak Onlar daha güçlü olduğu için bir şey yapamıyorlardı. Hz. Osman zamanına geldiğimizde ise artık her yere yayılıyordu (İslam). Yalnızca yerel meselelerle sınırlı kalmadılar. Dışına çıktılar. İslam artık her yere yayılıyor, süper güçleri alaşağı ediyordu. Süper güçlerin ne demek olduğunu anlıyor musunuz? Efendimiz (asvs), daha kendi zamanında bunun olacağını bildirmişti ama kimse Kendisine inanmadı. Süper güçler Ona inanmadı. Hiçbir şeyi yoktu. Vefatının üzerinden birkaç yıl geçti, birkaç yıl, aniden süper güçler bir gecede yıkılmaya başladı. O kadar hızlı yayılıyordu ki, düşmanlar, “Onları dışarıdan bitiremeyiz. İçeriden yıkmamız lazım. Fitne çıkarmamız lazım,” diyorlardı.

Tabii ki insanlar arasında farklılıklar var. Tabii ki birbirimizden farklıyız. Beş parmağın beşi de bir değildir, aynı olamazlar. Aynı olsalar, iş göremezlerdi. Farklılıklarımız var. O zaman onlar da, “Bu farklılıkların onları bölmesini sağlamalıyız,” deyip bu farklılıklara destek çıkmaya başlıyorlar. Ve böylece fitne devam ediyor; kıyamete kadar da devam edecek. Herhangi bir konferansın, herhangi bir hükümetin, meclisin, zirvenin bunu değiştireceğini sanmayın. Hayır, fitne ancak Mehdi Aleyhisselam geldiği zaman sona erecek. Tüm ihtilafları ortadan kaldıracak olan Odur.

Diyorsun ki, Osmanlılar zamanında onlar adildi ama insanlar baş kaldırıyorlardı. Madem adildi, o zaman insanlar neden ayaklanıyorlar? Demek istediğim, adil olmak, insanların size itaat edeceğini garantilemez. Allah Adil midir? Buna rağmen insanlığın çoğu Allah’a itaat etmiyor. Anladın mı? İnsanoğlunun büyük bir kısmı Allah (svt)’ya itaat etmiyor. Ulul Azam Peygamberlerin bazılarına bakarsan, mesela Hz. İsa Ruhullah. Kaç takipçisi vardı? En büyük Peygamberlerden, en sevgili Peygamberlerden biri; kaç kişi takip etti Kendisini? On iki. On iki. Anlıyor musunuz? Çoğunluk izlemedi. Çoğunluk itaat etmedi. Çoğunluk itaatsizlik içindeydi.

Yani birinin adaletine, insanların memnun olup olmadığına göre hüküm veremezsin. Bu, demokratik bir bakış açısından bakmaktır. Çoğunluk tamamsa, sen de tamamsın. Peki çoğunluk ne zaman iman edecek? Aslında tarihe baktığında, Peygamberler tarihine baktığın zaman, çoğunluk hep batıl olana inandı, değil mi? Peygamberimiz geldiğinde de azınlıktaydılar. Ve o azınlık, birçok defa çoğunluk haline de gelmedi. Peygamber Efendimiz (asvs)’a bakarsan, evet en büyük Peygamber’dir. Evet, takipçileri vardı, doğru. Ancak bakın, Müslümanların çoğunluğu, Efendimiz (asvs) zamanında mı Müslüman oldu? Açık konuşalım. O’nun zamanında mı oldular? Hayır. İnsanlığın çoğunluğundan bahsediyoruz. Tamam, belki bu 1400 yıl önceydi. Bugün çoğunluk Müslüman mı? Görüyorsunuz, çoğunluğa göre gidemezsiniz.

Allah (svt), hepsinin Yaratıcısıdır; azınlığın, çoğunluğun. Allah’ı memnun ettiğinizde, tabii ki çoğunluk sizden hoşnut olmayacak. Bunu biliyoruz. Eğer Allah’ı hoşnut edince, çoğunluğun da sizden hoşnut olacağını zannediyorsanız, yanlış yerdesiniz. İş demek istemiyorum da, yanlış bir misyondasınız, yanlış bir uğraşı içindesiniz. Yanlış hizmettesiniz. Tarikata, çoğunluk bizden hoşnut olsun diye girmedik, değil mi? Aslına bakarsanız, bu yola girdiğimizde arkadaşlarımızın ve ailemizin çoğu bizden hoşlanmadı, bizi bıraktılar. “Seni seviyorum dostum,” diyenler, bırakıp gittiler. Hani, neredeler? Yani Hak yolda az kişi vardır. Ama ah, Allah o birkaç kişiyi nasıl sever... Ve biliyorsunuz, o sevgiye sahipseniz başka ne isteyebilirsiniz ki? Başka hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Hiçbir şeye ihtiyacınız olmaz. Kesinlikle sahte insanların sevgisine ihtiyacınız olmaz.

Yani bunlar o zaman da oluyordu. Dünyanın doğası böyle. Bu bizim düşmanımız. Düşmanlarının, bilhassa da içlerindeki kendi düşmanlarının kim olduğunu anlamadıkları takdirde, insanoğlunun doğası bu yöndedir. O zaman, eğer bunu anlamıyorsan, bırak hükümdarına, kralına ihanet etmeyi, kendi ana babana bile ihanet edersin. Niceleri kendilerine ihanet ediyor. Peki ne için? Şu kadarcık şey elde etmek için. Şu kadarcık kazanç sağlamak için kendilerine ihanet ediyorlar. Ne için? Nefsleri için, kendi egoları için, arzuları için. O yüzden bu yolda, eğer kendini anlarsan, düşmanlarını anlamaya çalışırsan, bütün milletleri de kolayca anlarsın, çünkü temel prensipleri aynıdır. Eskiden, artık böyle değildir, eskiden, bu Tarikatı yalnızca dünyaya hükmedecek olanlara verirlerdi. Dünyaya hükmetmeyecek olanları eğitmezlerdi; gerek yok anlayamazsın, derlerdi.

Bize bu rahmet verilmiş, elhamdülillah. Ama bir an bile, yüz yıl önceki kişilerle, iki yüz yıl önceki veya beş yüz yıl önceki Nakşibendilerle aynı eğitimden geçtiğimizi düşünmeyin. Asla. Aynı eğitimden geçmiyoruz. Bu yüzden Şeyh Efendi sıkı sıkı tutunun, sapmayın diyor. Sıkı tutunun. Belki birazcık sıkı tutunursanız, biraz anlamanızı sağlarlar. Bazen biraz açarlar ki, orada anlamanız, bilmeniz için size göre her ne varsa, onunla hayırlı şeyler yapabilesiniz. Sadece bilmek için değil. “Neden ilim sahibi olmak istiyorsun?” diye sorduğumuzda insanlar, “Ne? Ne biçim bir soru bu!” diyor. Neden ilmin peşinde koşmak istiyorsun? “Ne demek istiyorsun? İlmi aramam gerek. Peygamberimiz ilmi aramamızı bildirmiştir.” Evet ama neden? Neden ilmi aramak istiyorsun? Eğer sadece birbirinizle rekabet edip böbürlenmek, birbirinize gösteriş yapmak içinse, o ilim lanete dönüşecektir. Çünkü böylesi bir ilim zehre dönüşür. İçine zehir akar. Manevi ilim ama içerisine zehir akıyor. Çünkü artık doğru bir niyetle yapmıyorsun.

Yani en mühim şey kendini bilmektir. Hiç kimse kendini bilmenin seni mahvedeceğini söyleyemez. Hiç kimse kendini bilmenin, diğer insanlara böbürlenmek olduğunu, “Biliyorsun, ben zaten kendimi biliyorum. Ya sen biliyor musun?” demek olduğunu söyleyemez. Kimse böyle yapmaz. Çünkü kendini bilmede, başka hiç kimseyle çekişemezsiniz. Çünkü sen kendinsin. Sen kendinsin. “Senden daha yukardayım ben,” diyemezsin. Nereden biliyorsun? İkiniz de bambaşkasınız. Ancak bir kere nefsinin seni kıstırdığı hile ve tuzakları anlamaya başladın mı... Ki milyonlarca vardır, her defasında değişirler. Eğer bunu idrak etmemişsen, tarihi idrak etmen de çok zordur. Çünkü tarih, nefsin Allah’a nasıl, “Sen Sen’sin, ben de benim,” dediğini anlatan bir hikayedir sadece. Ve bütün tarih boyunca Allah bizden, “La ilale illallah”ı anlamamızı istemiştir. La ilahe illallah.

Allah kabul etsin inşaAllah. Allah, tarihimizi, dünya tarihini, göçüp gitmiş olanları ve bizimle birlikte olanları bilme, anlama çabalarımızı kabul etsin; ondan ders çıkarıp Allah (svt)’nın itaatkar kullarından olabilelim. Allah’ın Kendisinin hak ettiği şekilde O’na ibadet edemeyiz ancak Sen’in sevdiklerinle beraber kıl bizi ya Rabbi. Seni hak edenlerle, Sana hakkıyla ibadet edenlerle beraber kıl.

Ve min Allahu Tevfik.

El Fatiha.

Selam aleykum ve rahmetullahi ve berakatühü.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdulkerim el Kibrisi (ks) ‘nin Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

17 RabiülAhir 1439

4 Ocak 2018

Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page