BismillahirRahmanirRahim
Bu dünyadaki milyarlarca insandan kaçı samimice Allah’a şükrediyor? Çünkü ehl-i şükür olan, ehl-i Cennet’tir. Allah’a şükreden çoktan Cennet’e girmiştir. Başına gelirse gelsin, etrafında ne olursa olsun şükreder. Selamet bulmuştur. “Şükrediyorum,” deyip de selameti bulamamış olanlar, henüz şükretmemişlerdir.
Selamun Kavlen Min Rabbir Rahim. Sadakallahül Azim. Rahim olan Rabbinden Selam var. Şükreden kişi her yerde Allah’ın Rahmeti’ni görür. Gördüklerinden dolayı Rabbi’ne şikayette bulunmaz. Birçokları, “Neden başıma bu geldi? Neden? Neden? Neden?” diyerek şikayet ediyor. Halbuki Allah (svt), “Size gelen her iyi şey Rabbinizden, her kötü şey ise nefsinizden kaynaklanır,” diye buyurmaktadır. “Neden? Neden? Neden?” Ehl-i Şükür, Allah’ın Rahmeti’ni görür. Etrafındaki her şeyin sırrını ve ardında yatan hikmetini görür. Kötü bir şey görse de onun hikmetini anlar, sırlarını anlar, ondan uzak durur, Allah’a şükreder. Ehl-i Şükür olan kişi, kendisiyle meşguldür. Başkalarıyla değil. Kendisiyle meşguldür, çünkü şöyle der: “Bugün uyandıktan sonra bakalım Rabbimin hangi nimetleriyle karşılaşacağım? Rabbime nasıl daha fazla şükredeceğim?”
Her geçen gün Rabbiyle ilgili daha fazla keşifte bulunur. Her geçen gün kalbi daha da açılır. Her geçen gün imanı daha da artar. İmanı. Bilginin peşinden koşmaz. Günümüzde bilgi sahibi olmak içinizde şüphe ve karışıklık yaratmaktan başka bir işe yaramaz. İmanının peşinden koşan kişi, “Nasıl daha fazla şükrederim?” diye sorar. Şikayet etmez. Bir şey gördüğünde, hoşuna gidiyor mu gitmiyor mu diye kendi nefsiyle bakmaz. Allah’ı memnun ediyor mu, etmiyor mu, ona bakar. Ve Allah’ın sevmediği bir şey görürse, onu kendine ders olarak alır. Kendi üzerine alır. Başkalarıyla meşgul olmaz. O zaman, yani şükreden bir kul olmaya çabaladığın zaman, Rabbinin rahmet ve merhametinin peşinden gittiğin zaman, yanlış bir şey görsen bile, özellikle de müminler arasında gördüğünde, onu örtersin. “Anlamıyorum,” dersin. Örtersin. “Bu benim için; aslında onunla ilgili değil. Benimle ilgili. Bu kötü huylar aslında bende var. O yüzden Allah bana gösteriyor,” dersin. Kendinle ve Rabbinle meşgul olursun.
Başkalarıyla meşgul olan bir kişi gördüğünüzde, bilin ki bu, Allah’ın o kişiyi sevmediğinin delaletidir. Sizi ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olmak, sizi ilgilendirmeyen bilgilerle meşgul olmak, Allah’ın kulunu sevmediğinin işaretidir. Neyle meşgul olduğunuza bakın. Allah’ın bize vermiş olduğu işle, O’nun hizmetiyle, Peygamberimiz (sav)’in bize verdiği işle, Şeyhimizin bize verdiği işle mi meşgulüz? Vazifen ne? Diyelim ki, yemek yapmak. Onunla meşgul ol. Vazifen ne? Temizlemek. Onunla meşgul ol. Vazifen ne? İmamlık etmek. Onunla meşgul ol. Vazifen ne? Ahıra gitmek. Onunla meşgul ol. Vazifen ne? Zikr yapmak. Onunla meşgul ol. Kendinle ve Rabbinle meşgul ol. Başkalarıyla meşgul olma. Dağın başına kendimizi gereksiz meşguliyetlerden, bizi alakadar etmeyen meşguliyetlerden arındırmak için geldik. O zaman her nefesinizde Allah’ın rahmetini, her nefesinizde şükrü bulursunuz. Attığınız her bir adımda, “Ne güzel. Bugün yürüyorum. Şükür Ya Rabbi!” dersiniz. Her yeşilliğe ya da her ağacın rengine bakıp, “Şükür Ya Rabbi’,” dersiniz.
Başkalarında güzel olmayan bir takım şeyler gördüğünüzde, “Ya Rabbi, beni böyle davranmaktan koruduğun için şükürler olsun. O kişi için, onun dönüp uyanması için dua ediyorum Ya Rabbi,” diyeceksin. Birbirinize ne yapmanız gerektiğini söylemekle meşgul olmayacaksınız. Çünkü Rabbinle meşgul olacaksın. O zaman, her nereye gidersen git, orada selamet olacak. Rabbinden gelen bir selamet olacak, bu dünyadan değil. Nefsini tatmin etmekten değil. Hevanın peşinden koştuğun için değil. Kesinlikle arkadaşlar edinip şeytana hizmet ettiğin için değil. Çünkü gelip sana, “Nefsinin çok üstüne gidiyorsun. Birazcık rahat bırak. Daha fazla savaşma. Barış. Nefsinle barış. Şeytanla barış. Dünyayla barış. Hevanla barış. O zaman mutlu olacaksın,” diyorlar. Hayır. Selametin Yaratıcısı, barışın Yaratıcısı ile barış. Ya Selam. Allah ile barış. Bir kere onunla mücadele etmeyi bıraktığın zaman, çünkü hakikatte şikayet etmek bir mücadeledir, karşı koymaktır; “Neden?” dersin. Dönüp kendine bakmak, bu soruyu kendine yöneltip, “Neden böyle yapıyorum? Ne yaptım da bu başıma geliyor? Ne yapmalıyım? Bu bana ne öğretiyor?” diye sormak yerine, mücadele etmektir. Ancak bununla bu şekilde meşgul olduğumuz zaman, sahip olduğumuz selamet ile, barış ile, her nereye gidersek gidelim selamet buluruz. Selamet sahibi insanlar olur etrafınızda. Fitne ehli sizden uzak durur. Sonra da uzaklardan size saldırmaya başlarlar. Siz ise, hiç önemli değil, dersiniz. Çünkü benim selametim sizden gelmiyor. Selametim, sizlerle barışmaktan ileri gelmiyor. Benim selametim Allah’tan geliyor.
Şükreden kullardan olmalıyız. Her gün Allah’a şükretmek için milyarlarca sebep var, onları bulmalıyız. Çünkü bir mümin uykuda olamaz. Uyanıktır. Mümin kişi, her ne olursa olsun “Teşekkür ederim,” der.
Allah bizi Ehl-i Şükür kullarından eylesin inşaAllah. Bizi sade, itaatkar ve memnun olan kullarından eylesin. Şeyhimiz Sahibul Sayf Şeyh Abdül Kerim el Kıbrısi el Rabbani’nin yüzü suyu hürmetine, Allah beni bağışlasın, size rahmet eylesin. Allah onun makamını daha da yükseltsin.
El Fatiha.
Şeyh Lokman Efendi Hz.
Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim El-Kıbrisi'nin (ks) Halifesi Osmanlı Dergahı, New York
13 Şevval 1438
7 Temmuz 2017
Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.
Comments