top of page
  • Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Bir Lider Nasıl Yozlaşır?


BismillahirRahmanirRahim

Her şey Şehadete dayanmalıdır. Eğer Şehadete dayanmıyor, Allah’ın Birliği’ni vurgulamıyor, Peygamber Efendimiz (asvs) talim ettiklerine dayanmıyorsa, bu temel üzerine kurulmuyorsa her şey mahvolur.

Gaflet. Gaflet düşünmediğinde, kendine geriye çekmediğinde, bakıp irdelemediğinde olur. İzlemiyorsun. Şu soru sorulmuştu, “Bazılarımız öyle çok akıllı, çok zeki değil. Kimimiz böyle, kimimiz şöyle. O zaman ne yapacağız?” Dürüstçe bir soru. Ne yaparsın? İyi davranmaya çalışıyorum; dedim tamam, hepimizin zeki olmadığı yerler, zeki olduğu yerler var. Fakat ne yaparsın? Zeki insanlarla bir arada bulunursun. Sonra onları seversin, onlar da seni sever ve bir bakmışın ki sen de zeki olmuşsun. Aynı şunun gibi, iyi birisin diyelim ama kötü insanların arasına karışıyorsun, daha farkına varmadan, bir iki üç sen de kötüleşiyorsun. Tıpkı kötü bir insanın iyi insanların arasına karıştığında, göz açıp kapayana kadar onun da iyi birine dönüşmesi gibi.

İnsanın dini, arkadaşının dini üzerinedir. Kimlerle arkadaşlık ediyorsun? O yüzen Allah Dostları vardır. Anlıyor musunuz? Kimi arkadaş ediniyorsunuz? Onlar Allah’ın Dostları’dır. Allah Dostları ile arkadaşlık kurun. Sırf kendinizle kurmayın. Bu da bir başka şey, arkadaşlığınızı kendinize saklamayın. Birine güvenmeyi öğrenin. Eğer arkadaşlarınız varsa, onlara güvenmeyi de öğrenirsiniz. Çoğu zaman bazı zorluklardan geçiyor oluyoruz, kendimize güvenmiyor, onlardan yardım diliyoruz. Bunun manası budur. Dediğim gibi, zeki insanların etrafında bulunarak siz de yavaş yavaş nasıl zeki olunacağını öğreneceksiniz. Yavaş yavaş daha net görmeye, daha net düşünmeye başlayacaksınız. Ve sonra da, “Ah, tamam,” diyeceksiniz, “şöyle yapmam gerek. Bakayım orada neler oluyor.”

Bir soru sordun. Bir liderin, insanlara öncülük yapan, insanlara hizmette bulunan birinin yozlaşmasına ne sebep olur? Orada burada bulunan çeşitli hükümetlerle bağlantı kurmaya çalışıyorsun. Eh, bütün hükümetler yozlaşmış durumda zaten. Özellikle de bu ahir zaman hükümetleri. Yozlaşmamış tek bir hükümet söyle bana. Bu kadar işte. Neden böyle peki? Çünkü herkes bozulmuş. Çünkü artık bugün yozlaşma övgü alır hale gelmiş. Günümüzde destek gören bu. Eğer başkalarını nasıl kandıracağını bilmiyorsan, çok aptal biri sayılırsın. Değil mi? “Ne? Böyle mi iş yapıyorsun? Sen aptal mısın? Şöyle şöyle yap. Yalan söyle, hile yap. Bu işler böyledir. Dünya böyledir,” diyorlar. “Hile yapmalı, yalan söylemelisin. Bu dünyada hayatta kalabilmek ve başarılı olabilmek için yozlaşmak durumundasın,” diyorlar. Peki 124.000 Peygambere ne oldu? Bitti. Bazı Peygamberler aynı zamanda da kraldı. Onlar da mı yozlaşmıştı?

Peygamber Efendimiz (asvs) kral değil, bir imparatordu. Kral değildi, imparatordu. Hz. Süleyman (as)’dan, Hz. Davud (as)’dan daha büyüktü. Coğrafi olarak baktığınızda da, nerelere hükmediyordu? Resul-i Ekrem Efendimiz (asvs) o dönemin süper güçlerini alaşağı etti. Süper güçleri, anlıyor musunuz? Sadece bir imparator. Bunu yozlaşarak mı yaptı? O (sav), bizlere bu dünyada yaşamanın bir yolu olduğunu gösteriyor. Bunun bir yolu var. Eğer yeryüzünün Yaratıcısı’nın yaratışına uygun bir şekilde yaşarsan, bu dünyada da, ahirette de iyi durumda olursun. Şeytanın kurallarına göre hareket edersen de, bu dünyadaki halin iyi olmaz. Ve ahiretin de bir felaket olur. Çünkü o zaman hiçbir şeyi şehadet temeline dayandırmıyorsun demektir. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu, değil demek ki dayanağın. Kendi Rabliğini, kendi peygamberliğini iddia ediyorsun, kimseye karşı sorumlu değilsin demek. Hiç kimse. “Kimse bana ne yapmam gerektiğini söyleyemez.” Şimdi herkes böyle söyler olmuş, “Kimse bana ne yapmam gerektiğini söyleyemez. Sen kim oluyorsun da bana ne yapacağımı söylüyorsun?”

Hepimiz bu haldeyiz. Hepimiz bu şarta bağlıyız, çünkü baktığında, Allah (svt), “Liderler, sadece şu kişilerdir. Geri kalan kimse lider değildir,” mi diyor? Böyle bir şey diyebilir miyiz? Hayır, çünkü öyle ya da böyle herkes lider konumunda olur. Herkes hayatının bir döneminde liderlik yapar. Bir zaman gelir, herkes baba olur, amca olur, dede olur ya da arkadaşları arasında lider bir kişi olur veya bir şirkete liderlik yapar vesaire. Yani herkes liderlik yapıyor. Allah bunu veriyor. Bir insan liderlik yapmayı bıraktığı zaman, öncülük yapmıyor ancak kendisine hizmet ediyorsa, liderlik yapmıyor, kendine çalışıyordur. Etrafında da ona hizmet etmesi için bir sürü insan varsa, işte o zaman kolayca yozlaşabilir. Çünkü bu yozlaşma, bizim her birimizin içinde olan bir şeydir. Bu yozlaşma, “Sadece ben varım. Her şey bana hizmet etmelidir,” dediğin yerdir. Eskiden, pek kolay olmasa da çoğunluğun bu hastalığa yakalanmasına, ilahlık iddiasında bulunmasına mani olan bir çok engel vardı. Ya hayattaki mevkiiniz, ya servetiniz, ya kastınız ya da...Bunun da kolay olmadığını söylüyorum ama en azından insanlara mani oluyordu. Anlıyor musunuz?

Hatırlıyorsunuz, hafızalarımızda canlı duruyor. Bin sene önce değil, yüz sene önce de değil, yaşlı insanları bilirsiniz. Benim neneme, “Dışarı gezmeye çıkmalıyız,” derdik. “Ne için?” derdi. Nenemiz geliyor mesela, insanlar, “Noel zamanı şimdi, şehre dolaşmaya götürün,” derlerdi. Görüyor musunuz? Müslüman kendisi, sade bir hanım. “Şehre götürün, biraz keyif yapsın,” diyorlar. “Gitmek istiyor musun?” diye sordum. “Ne için? Işıklara bakmak için mi? Ne var ki orada?” dedi. Ya da, “Al biraz para,” “Ne yapacağım ben bu parayla?” “Kendine şunu şunu alırsın, bunu bunu alırsın...” “Hala daha orada mı takılı kaldın? Kafan nerede senin?” diyor.

Ne için yaşıyoruz? Ahiret için yaşıyoruz. Ancak tüm bunlar bize engel oluyor işte. Sadece Müslümanlar değil, gayri-Müslimler de bu şekilde düşünmek üzere eğitilmişler. Özellikle doğudan gelir, derler ki, “Bu dünya bir illüzyondur.” Budist mudist, her neyse, bu dünya bir illüzyondur derler. Kendinizi ayırmanız gerek, derler. Doğru mu? Öyle derler. Şimdi bazen yogilerin çok öfkelendiğini görüyorum. “Öfkeli misin?” diyorum. “Evet,” diyor, “çünkü milyarlarca dolarlık bir yoga endüstrisi var.”

“Ve?” diyorum.

“Yoga bugün geldiği halin tam tersi olmalıydı. Sağlığın için değildir. Yoga, sırf kan dolaşımın ve sağlıklı olman için olmamalıydı. Bunların hepsi aslında kendini kendinden özgür bırakmak için yapılan pratiklerdir,” diyorlar, “kendini bu dünyadan özgür kılmak içindir. Şimdi ise gidip yoga eşofmanı, yoga matı, özel tütsüler alman, çayını, şuyunu buyunu alman gerek. Bitmiş durumda artık.”

Elbette bunu şimdi zikir için de yapmaya çalışacaklar. Göreceğiz. Yapacaklar. Zikir matları, zikir tespihi... Bunları da mesela (sünnet kıyafetleri), zikir için giyiniyorsun. Nedir bu yapılan? Ticari hale getirmektir. Kapitalizmdir. Satın alırsın. Paran mı var? İstediğini satın al. Onur mu istiyorsun, ruhsallık mı istiyorsun? Satın alman yeterli. Beğenmedin mi? At çöpe, yenisini al. Sorun yok. Tüm bunlar, bu yozlaşmayı beslemektir, çünkü sadece kendine hizmet ediyorsun. Senden daha yüksek bir şeye, senden daha iyi bir şeye hizmet etmek değildir bu.

Doğudan gelen insanlar, daha eski bir medeniyete sahiptir. Daha eskidir. Bazı ülkelere bakıp, “Kaç yaşındasınız?” derler. Bazen atmış, yetmiş yaşında insanlar, “Kaç yaşındasın?” diye sorarlar. “Yirmi beş,” dersin. “Daha bebek bu derler. Daha çok var.” Daha çok tuz yemen gerek, derler. Bu ne demek? “Daha birçok farklı aşamadan geçmen gerek. Oturup sana şimdi anlatsam bile her şeyi anlayamazsın. Çünkü kanın kaynıyor,” derler. Anlıyor musun? O kişi bunların hepsini görmüş geçirmiş; onu da anlar bunu da anlar. Ve bazen kişinin yaşına değil, deneyimlerine bağlıdır. Bazen de deneyimle değil, Allah’ın kendisine bağışlamasıyla olur. Bazı milletler diğerlerine bakıp, “Kaç yaşındasınız?” derler. Dört bin yıllık, beş bin yıllık bir millet, “Kaç yaşındasınız?” diyor.

Karşıdaki, “Üç yüz,” diyor.

“Üç yüz mü? O yüzden böylesiniz. Hala daha kendinizi ispat etmeye çalışıyorsunuz. Sürekli kavga ediyorsunuz.”

Anlıyor musunuz? “Hala daha ergensin. Daha neden bu yeryüzünde olduğunun bilincine bile varamamışsın.”

Şimdi, en eskisi İslam’dır. En yaşlısı. Özellikle tarikat, ruhsallık, en eskisidir. Tüm o deneyimlerle, tüm o hikmetiyle, bilgeliğiyle beraber gelir. Ve yeteri kadar deneyim sahibiysen... Kişiye fazla deneyim de yüklemeyeceksin. Anlayabilecekleri kadarını öğreteceksin. Kişi yakalayana kadar sabredeceksin. Arada bir, “Şu yöne git, bu yöne git çünkü uçurumdan düşmek üzeresin,” dersin. Ancak günün sonunda, idare Allah’a aittir. “Elimizden geleni yapıyoruz,” diyorlar. Bir taraftan koşturuyorlar, bir taraftan da hala daha dünyanın en atıl insanları olmaya devam ediyorlar.

Sana kolay bir cevap vermiyorum. “Bir lideri yozlaştıran nedir?” diye birçok insan soruyor. “Paradır, şudur budur...“ Eh. Kendini Tanrı olarak gördüğü zamandır. O kadar. Bir lider ne zaman yozlaşmaz? Kendini ilahlaştırmadığı zaman. Rabbine kulluk ettiği zaman. Kendini ve liderliği ezici bir yük olarak gördüğü zaman ve her şeyden kaçıp gitmeyi arzuladığı zaman. Vazifesini yapıyor; işini yapmıyor ve kaçıp gitmek istiyor, kaçıyor, demek değil bu. Vazifesini yapıyor ancak kaçmak istiyor ve Rabbinden de korkuyor. Bir korku var. Kimse artık ruhsallıkta korkudan bahsetmek istemiyor. Hep ne hakkında? Aşk. “Korku yok. Korku en büyük düşmanımız,” diyorlar. Batı felsefesinden, psikolojisinden saçma ne varsa almışlar, çünkü korku yok diyorlar. Bu ne demek? Mesuliyet yok demektir. Bu ne demek? İstediğin gibi hareket edebilirsin, istediğini yapmaktan hiçbir korku duymamalısın. Ancak şu an her ne yapıyorsam, sadece senin isteğine, senin arzuna dayanmış olur.

İnşaAllah bizler bakıp anlamak için buradayız. Öncelikle de içimizdeki yozlaşmayı anlamak için elbette. Ve de o yozlaşmanın bizi ele geçirmesine izin vermemek için. Bizler kendimize hizmet etmek, kendimizi kandırmak için gelmedik buraya. Eğer sadece kendi kendine, kendi ailene, kendi sevdiklerine hizmet ettiğini fark edersen, kendine sor bakalım bu hizmet ne? Kalbini ne meşgul ediyor? Neyi düşünerek uykuya dalacaksın? Neyi düşünerek uyanacaksın? Tüm gün boyunca düşüncelerini oyalayacak olan şey ne? Bunlar sana bir şeyler ifade etmeli. Düzelt inşaAllah. Düzelt. O zaman, yavaş yavaş Resulullah’ın sünnetini izlemeye başlarsın.

Ve min Allahu Tevfik.

El Fatiha.

Selam aleykum.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdulkerim el Kibrisi (ks) ‘nin Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

29 CemaziyelEvvel 1439

15 Şubat 2018

Sohbetin İngilizce aslına buradan ulaşabilirsiniz.

39 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page