BismillahirRahmanirRahim
Konuşmak için Efendimizden, Sahibimizden, Şeyhimizden izin istiyoruz. Bizim için hayırlıysa, fayda verecek şeyler göndermesini diliyoruz ki bir şeyler söyleyebilelim.
Tarikatuna sohbet vel hayru fi cemiyye.
Bu Tarikat, cemaat üzere kaimdir. Nasihat cemaate verilir. Çünkü din budur. Nasihattir. Din, bir avuç kanun, bir avuç ödül değildir. Çünkü gerçekte dinde zorlama yoktur. Zorlayamazsınız. Bozulduğu zaman, saflığını yitirdiği zaman hemen anlayacağınız şeylerden biridir din, ruhsallık. Fark edilir çünkü hemen kendini belli eder. Gizli kalamaz. Başka başka şekil ve görüntüler altına gizleyemezsiniz onu, nesebiniz ile gizleyemezsiniz, zikr ile hatta diğer insanların göreceği şekilde yaptığınız güzel amellerin arkasına da saklayamazsınız. Çünkü birçok kişi eylemde bulunuyor ancak görünenin arkasında, neler neler dönüyor siz de biliyorsunuz.
Bizim yolumuzun Evliyaları... Şah-ı Nakşibendi Hz, “Yalnızca Peygamberler nasihat verir,” diyor. Bizler Peygamber değiliz, nasihat vermeyiz. Sohbet veririz. Ve böyle bir cemaatte sohbet verildiğinde, bir kişi konuşur, diğer dinleyenler de gerekli olanı alıp hayatlarına tatbik ederler. Sohbet, dini kanunları alıp, tarihi alıp, Allah’ın sözlerini alıp, Peygamber Efendimiz (sav)’in sözlerini alıp, Evliyaların sözlerini alıp, karşındaki kişilere, belki de Peygamber (sav) sözlerini anlayamayacak, hatta Evliyaların sözlerini anlayamayacak olanlara sunmaktır. Arapça bilip bilmemenizden bahsetmiyorum. Bu dili çok iyi bilen birçok insan var. Ancak kalbin dilinden anlamıyorlar. Bazıları güzel ahlak dilini bile anlamıyor. Eğer güzel ahlakın, edepli olmanın lisanına hakim değilseniz, Allah ve Peygamberinin kelimelerini nasıl idrak edebilirsiniz ki? Çünkü İslam güzel ahlaktır. İslam, edepli olmaktır.
Birçokları soruyor... Berat Kandili yaklaşıyor. Leyletül Beraat. İnşaAllahu Rahman, Allah bu seneki Berat’ı görecek ömür versin. Birkaç gün içinde girmiş olacağız inşaAllah. Birçokları, “Ne yapmalıyız?” diye soruyor. Her sene aynı soruyu alıyoruz ancak bunun cevabı sizin için her sene farklı olmalıdır. Eğer size günlük hayatınızla ilgili sorsam, işinizle, karınızla, kocanızla, çocuklarınızla ilgili, “Geçen yıl nasıldı?” desem, “Ah işim hiç de iyi değildi, şöyle oldu, böyle bitti,” diyeceksiniz. Ben de, “Gelecek sene nasıl olmasını dilersin?” diye soracağım. “Daha iyi bir iş olsun,” diyeceksiniz tabii ki. Peki nasıl? Şöyle şöyle, böyle böyle. Diğer dünyevi meselelerde de aynı şekilde. Neyin yanlış gittiğini, neler yapabileceğinizi, gelecek sene için nasıl iyileştirebileceğinizi bilirsiniz. Bunda gizemli bir taraf yok.
Berat, Beraatımızın verildiği gecedir. Şeyh Efendi buna diploma derdi. Bir dereceyi bitirip diğerine geçtiğimizi gösteren bir diploma gibi. Bu gecede almamız gereken şey bu. ancak Beraatımızın verilebilmesi için, geçtiğimizi belirten o diplomayı alabilmek için geçtiğimiz sene içerisinde girdiğimiz bütün sınavlara bir göz atmamız gerek. Nerelerde geçtik, nerelerde kaldık. Ve belli noktalarda takıldıysak, “Bu konuda yardım diliyorum. Acizim. Bunların üstesinden gelemiyorum ancak sana dönüyorum ya Rabbi,” demeliyiz. Zikr ve Sohbette olduğunuz zaman ona koşacaksınız, o vakit oturup, “Evde ne yaparsam yapayım, Cemaat ile yaptıklarımın yanında hiçbir önemi yok,” diyeceksiniz. Harcamayacaksınız. Uyumak için ya da hayallere dalmak için gelmeyeceksiniz buraya. Hayattan ne istediğinizi biliyorsunuz da, Ahiretten ne istediğinizi neden bilmiyorsunuz?
Ne üzerinde çalışacaksınız? Düzeltmeye uğraştığınız şeyler üzerinde çalışacaksınız. “Yeteri kadar zikr yapmadım,” dediniz. Tamam. “Namazlarımı yeterli kılmadım.” Peki. Bunların hepsi birer ibadet. Ama neye odaklanıyorsunuz? Bizler nefsimize odaklanıyoruz. Bu dünyanın kölesi oluşumuza odaklanıyoruz. Dünyanın ne olduğunu anlıyor muyuz? Sizi karmaşaya sürükleyen, fitneye yol açan, sizi Allah’tan alıkoyan her şey dünyadır. Dünyanız budur. Bazıları için işidir. Bazıları için çocuklarıdır. Bazıları için servetidir. Bakın ve anlayın. “Ah, ben dünyayı bitirdim,” diyorsanız, o zaman siz oturup konuşun, bizler dinleyelim. Dünyadayız; siz de, ben de, hepimizin dünyası var. Eğer bize emir verilmeseydi, bir kelime bile edemezdik. On yıl, yirmi yıl boyunca yaptığımız gibi orada oturup dinliyor olurduk. Sessizce oturup dinlemek çok daha iyi bir konum. Ancak bizim de sorumluluğumuz bu.
Berat Kandili’ne yaklaşıyoruz. Edep ahlakınıza dikkat edin. Bugünlerde davranışlarınıza dikkat edin. Her neredeyseniz, halinizi tavrınızı kollayın. Oturmanın bir adabı, zikr yapmanın başka bir adabı vardır. Her şeyin bir adabı vardır. Sohbet dinlemenin ayrı bir adabı, birbirinizle konuşmanın ayrı bir adabı, Makam ziyaretinin ayrı bir adabı... Her halin gerektirdiği edep farklıdır. Kendinizi bundan ayrı tutamazsınız. Asla. “Şu durumda edepli olmaya gerek yok,” diyemezsiniz. Edep, her yerde lazımdır.
Dergah sizi hazırlamak içindir. Allah (svt)’nın İlahi Huzuruna eşiktir. “Dergah”ın manası budur. Ve diyelim ki, hadi Allah’ı şuraya koyalım, Peygamber Efendimiz (sav)’in veya Şeyhinizin İlahi Huzuruna çıktığınızda oraya ait olmayan tek bir şey bile bulabilir misiniz? “Bu buraya ait, şu buraya ait değil,” diyebilir misiniz? Hayır. Bir defa girdiniz mi görürsünüz ki, burada fiziksel olarak neysek, o da içinde, bir zerresi o hakikatin içerisinde mevcuttur.
Bugünlerde edepli olun inşaAllah. Bu sözler önce kendime, sonra da dinlemek isteyenlere. Eğer dinlemek istemiyorsanız, “Bana göre değil,” diyorsanız oraya bırakın. Ben alırım. Benim ihtiyacım var. Birbirinize karşı olan edebinize de dikkat edin. Başkalarının huzurundayken edebinize dikkat edin. Kendi başınıza, Rabbinizin huzurundayken edebinize dikkat edin. İşte o vakit, kendinizi her daim İlahi Huzurda duranlardan olmaya doğru ayarlamaya başlarsınız. O vakit, evet, kesinlikle Allah size çok yakındır ve siz de Allah’a çok yakınsınızdır.
İnşaAllah. Bu kadarı yeterli. Çok fazla konuşmayacağım. Bu kadarı Kıyamete kadar kâfi olmalı. Berat yaklaşıyor. Allah bizlere kolaylık versin. Önümüzdeki şu birkaç günde şeytanın kandırmasına izin vermeyin. Kendinizi karmaşadan biraz geriye çekin. İşler birazcık karışabilir, öyle de olmalı. Şeytan bugünlerde çok çaresiz, bitiş çizgisine doğru yaklaşırken sizi yoldan saptırmaya uğraşıyor. Uyanık olun. Farkında olun.
Allah beni affetsin, size rahmet bereket versin.
El Fatiha.
Amin.
Selam aleykum ve rahmetullah.
Şeyh Lokman Efendi Hz.
Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim El-Kıbrisi'nin (ks) Halifesi
New York
Osmanlı Dergahı
8 Şaban 1438
May 4, 2017
Sohbetin orijinal tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Comments