top of page
Yazarın fotoğrafıOsmanli Naksibendi Hakkani

Hak ile Olan Bağlantıyı Kaybetmeyin


BismillahirRahmanirRahim

Şeyhimizin himmetini istiyor, dünya ve ahirette bize gerekli olacak bir şey göndermesini diliyoruz. Herkes bu dünyada birçok şeyle, din dahilinde, sözde tarikat içinde, birçok şeyle meşgul. Herkes çok meşgul. Fakat bağlantı olmadığı zaman, ruhsal bağlantı olmadığı, Hakka, Allah’a giden bir bağlantı olmadığı zaman yaptığımız iş bir hiçtir, faydası yoktur. Yüz yıldır o vazifeyi yürütüyor olabilirsin, sekiz yüz yıldır, bin yıldır o işi yapıyor olabilirsin ama bağlantıyı kaybedersen bir hiç olacaktır. Anlıyor muyuz?

Tarih bize apaçık göstermektedir. Bireysel olarak da değil, bireysel boyuttan çok daha büyük olarak. Tarih gösteriyor ki, İslam Devletleri, tüm sistemin Allah rızası için işlediği, Peygamber ve EvliyaAllah hakkı için kurulmuş, bir zamanlar EvliyaAllah’a inanmış bu imparatorluklar bağlantıyı kaybettikleri anda çöpe gitmişlerdir. Peki ya biz? Ahir zamanın da ahirinde, kendi bireysel hayatlarında pek meşgul olan bizim gibi bireyler? Gerçekte, bizler sisteme bir katkıda bulunmuyoruz. Hakk’ın düzenine katkıda bulunmuyoruz. Sadece alıyoruz. Alıyoruz. Hangi tecelli iniyorsa, sadece alıyoruz. Peki biz ne sunuyoruz? O halde çok fazla meşgul olmamalıyız. Oturup düşünmek için daha fazla zaman bulmalıyız. Oturup düşünmek ve anlamak için biraz zaman bulmak, “Bir gün kendime bir saat ayıracağım. Hiçbir şey yapmadan odamda oturup düşüneceğim” demek değildir. Böyle bir şey mümkün değildir.

Dediğim gibi, bu günlerde müridler pek meşgul. Ama eğer bağlantı kurmak istiyorsanız, ne yaptığınızın bir önemi yoktur, bağlanırsınız. Çalışıyor ve düşünüyorsunuzdur. Ailenizle birliktesinizdir ancak derin düşünce ve tefekküre dalmışsınızdır. Çalışmak için dışarıda olursunuz ve düşünüyorsunuzdur. Özellikle müridler için, bedeniniz bu dünya ile meşgul olacak ancak kalbiniz Allah’a, Peygamber’ine, Şeyhinize, Şeyhinizin oraya tayin ettiği kişi her kimse ona bağlı olacak. “Nasıl Şeyh Efendi ile rabıta kurabilirim? Şeyh Efendi göçtüğüne göre kendimi ona nasıl bağlayacağım?” diye çok fazla soru alıyorum. Herkes bağlantıya geçmek istiyor. Eski zamanlardan bugüne kadar, herkes doğrudan bağlanabileceğini zannediyor. Fakat bağlantıya geçirecek olan orada, bağlantıya geçirecek olana bağlanmıyorsan, o zaman arkasından gelen güce nasıl erişeceksin? Hani bağlantın nerede?

Bir şey istediğimizi söylemeyin sakın. Biz hiçbir şey talep etmiyoruz. Bu sizin için. Duvardaki prize bağlandığın zaman elektriği alan sensindir, hiçbir şey vermezsin. Alırsın. Senin içindir bu, ki böylece işleyen bir hale gelirsin. İşlev görebilirsin. Böylelikle, sen her ne iş için buradaysan, ona dönüşebilirsin. O bağlantı olmadan çalışmazsın. Ne yapman gerektiğini bilmezsin, belki en iyisi sensin ama sana bir elektrik akışı olmadığı için çalışamazsın. Ve bunun doğru olduğunu da biliyorsunuz. Bazı günler vardır ki, yapmanız gereken işleriniz vardır ve aslında siz de o işte iyisinizdir ancak bağlantınız yoksa, işi yapamazsınız. Bir şeyler terstir. Piliniz yoktur. Bir şeyler yanlıştır. Neyin yanlış olduğunu bilmiyor musunuz? Bunca yıldan sonra hala neyin yanlış olduğunu bilmiyor musun?

Hah! Neyin yanlış olduğunu bilmiyorsan bu senin hala nasıl bir gaflet içinde olduğunu, şeytanın ve nefsinin nasıl hala senin üstünde oturduğunu gösterir. Diyelim araba sürüyorsun, ya da arabayı çalıştırmaya çalışıyorsun, araba çalışmıyor, bir şeyler ters. İlk kontrol edeceğin şey, çok basit, ilk bakacağın yer yakıt olacak. Yeterli yakıtın var mı, yok mu? Marş basıyor mu, basmıyor mu? Kontağı çeviriyorsun da, bir şeyler ters gidiyor. Kalan her şey mükemmel. Bazen yakıtın da tamdır, değil mi? Fakat araba çalışmaz. O zaman şimdi motoruna mı bakacaksın? Her şeyi açıp hepsini tek tek kontrol mü edeceksin? Hayır. Bağlantının nerede kopuk olduğuna bakacaksın. Biliyorsun ki, fişi prize taktığında çalışmıyorsa, ilk bakacağın yer, taktığın yerin, bağlantının doğru olup olmadığını kontrol etmektir. Öyleyse söyleyin, bir şeyler yürümediği zaman nasıl olmalı? Ve size bir şey söyleyeyim, bazılarınız bağlantının kopuk olduğunu biliyor ama geri tamir etmeye çalışmıyor. Bağlantıyı tamir etmiyorsunuz. Öylece bırakıyorsunuz. Ya da prizin size doğru koşup kendi kendini size bağlayacağını, böylece bir şeyler alacağınızı mı zannediyorsunuz? O zaman nefsin seni bir kez daha kandırıyor. Cereyanların kesik. Eğer bağlanamazsan, vazifeni nasıl yapacaksın? Elektrik yok, güç yok.

Öncesinde neyden bahsediyorduk? Çok basit bir şeyden. İlk olarak beş duyunla bağlanman gerekiyor. Fakat bunu yapmıyorsun. Günümüzde her gün bağlantıda olmanızı da beklemiyoruz. Belki birkaç günde bir. Hala bir bağlantı yok. Nasıl bağlanacaksın? Ne zaman bağlanacaksın? Bir şeye çok ihtiyacın olduğu zaman, o zaman bağlantı kuruyorsun. Bu iyi değil. Uyanık olmalı, farkında olmalısın. Öyleyse sorumuza geliyoruz: Şeyh Efendi ile nasıl bağlantı kuracağız? Bununla ilgili konuşmaya utanıyoruz çünkü bunun hakkında, ne olduğu hakkında çok konuştuk. Ve bu konuya bugün pek girmek istemiyoruz çünkü her konuştuğumuzda sorumluluk altına girmiş bulunuyorsunuz. Eğer sorumluysanız ve biliyorsanız ve yapmıyorsanız, bu da size ağırlık verecektir. O yüzden bu sorumluluğu yüklemiyoruz.

Bu günler dünya için oldukça ağır bir dönem. İmanın savunucuları için oldukça ağır zamanlar. Sahibul Saif’in yolundan gidenler için oldukça ağır zamanlar. Ancak o her zaman orada ve eğer ki ona bağlanırsak, daima himmetini göndermektedir. Eğer bağlanmazsak, işlemez. Ebu Leheb’e yardımcı olmadı, Ebu Cehil’e yardımcı olmadı. Hz. Peygamber (sav), onların gözleri önünde tüm ümmete, onların önünde tüm kainata, tüm yaratıma rahmet eyledi, ancak onlar ona bağlanmadığı için bir faydası olmadı. Onlara hiçbir faydası dokunmadı.

Öyleyse ilk önce beş duyuyla. Eğer beş duyunuz çalışıyorsa, o kalbinizi bilgilendirecek. Böyle bir ruhsal bağlantı... Ne ruhsal bağlantısı? Ruhsal bağlantı, bin kilometre ötede ne olup bittiğini bilmek, neyin gerekli, neyin gerekli olmadığını bilmektir.

İnşaAllah. Allah beni affetsin, Allah size rahmet etsin. Neyin yanlış olduğuna bakmanız gerek. Tamir etmeniz gerek. Öylece bırakıyorsunuz. Bırakın. Ben de bırakabilirim. Ve biz bıraktığımız zaman hiç hoşunuza gitmeyecek. Çünkü sonra dönüp dolaşıp gelecek, içinde bulunduğunuz gafletten uyanacak, kendi isyankarlığınızın ve asiliğinizin numaralarından uyanıp, “Şimdi hazırım” diyeceksiniz. Ama biz sana, “Hazır mısın? Güzel. Ben de hazırdım ama şimdi değilim. Beklemen lazım” diyebiliriz.

Allah beni bağışlasın, size rahmet etsin.

Fatiha.

Amin.

Selamun aleyküm ve rahmetüllahi ve berekatühü.

Şeyh Lokman Efendi Hz.

Sahibul Sayf Şeyh Abdülkerim el-Kıbrısi el-Rabbani (ks) Halifesi

Osmanlı Dergahı, New York

15 Cemaziyel Ahir 1437

24 Mart 2016

24 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page