top of page

Osmanlı Naksibendi Dergahı

.

BismillahirRahmanirRahim

Dergâh kelimesinin anlamı nedir? ‘Gâh’, bir alan veya hane demektir. Örneğin Namazgâh, namaz kılınan yer gibi. ‘Der’, eşik demektir.  Eşikteyken bir yerin sınırında, kıyısındasındır; neredeyse başka bir yerdesin... Burada da değilsin, orada da değilsindir; iki yerin tam arasındasındır. Eşikte bir sonraki adımı atmak üzeresindir. 'Derviş'te olduğu gibi; Derviş, ilahi huzurun eşiğinde olan kişidir. Yani Dergâh, bu Dünya’dan sonraki aşamayı temsil ediyor. Burası, kendi hakikatinle karşılaşmadan önceki yer. İlahi mevcudiyete kavuşmayı bekleyenlerin, Allah'a (svt) geri dönmek üzere olanların yeri…

Osmanlı Dergahı'nda Hayat
Gelene hoş geldin,
Gidene güle güle...

Osmanlı Nakşibendi Hakkani Dergâhı, Allah’a ibadet etmek amacıyla yapılmış olan bir İslam merkezidir. Dergâh, İslami yaşantıya göre inşa edilmiştir. Bizler Müslümanız, dinimiz İslam. İslam’ın anlamı, yaratıcının isteğine teslim olmak ve Allah’tan başka ilah olmadığını, Hz. Muhammed’in (sav), Allah’ın elçisi olduğunu kabul etmektir. Tıpkı İsa, Musa, İbrahim, Nuh ve Âdem(as)’ın olduğu gibi. Hz. Muhammed (sav) Peygamberliğin Mührü'dür, Son Peygamber'dir. Müslümanların çoğu gibi, bizler de Sünni Müslümanlarız. Bizler, Peygamber Efendimiz’in (sav)  yaşam şekline ve öğretisinin izlerine doğrudan bağlı olan Nakşibendi Hakkani Tarikatını izliyoruz.

 

Sufizm, (Arapça 'Tasavvuf') İslami bilimlerden biridir. Sufizm, bir Tarikat Şeyhinin rehberliğinde, insanın kötü özelliklerinden temizlenerek, öteki dünyaya temiz geçebilmek için hazırlanmasıdır. Sufizm, İslamiyet’in ruhsallığıdır. Sufi öğretisi, silsile olarak 40 büyük şeyh tarafından bugüne kadar aktarılmıştır; ilk olarak Peygamber'in (sav) kalpten bilgiyi aktardığı Ebu Bekir Sıddık ile başlar. Ve diğer Büyük Şeyhlerle devam eder.

 

'Dergâh' denilen sufi merkezi, kelime olarak 'eşik' anlamına gelmektedir. Eşik, yaratıcının sonsuzluğunu ima etmektedir. Dergâhta, müritler (yolu izleyenler) birbirlerine ve Peygamber'i (sav) temsil eden kişi olan Şeyh’e, sonuçta yaratıcı olan Allah’a hizmet ederek; samimice iman eden kişiler olarak yaşarlar. Dergâhta müritler beraber ibadet ederler, beraber çalışırlar, beraber dinlenirler. Dergah, sufilik yolundaki müritlerin, ilk sufileri; yani, Peygamber'in (sav) etrafındaki Sahabeleri ve onların yaşantısını, taklit ederek yaşadıkları yerdir. Dergahta müritler, doğayla iç içe, oldukça basit bir hayat yaşarlar ve tüm amaçları Peygamber'in (sav) cemaatine yakın olmaktır. Bu öğreti ve gelenek 1400 yıldır devam etmektedir.

 

Dergah herkese açıktır; Mevlana Celaleddin Rumi’nin söylediği gibi ‘Gel, ne olursan ol gel.. Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir.’ Şeyhimiz Sahibul Sayf şöyle söylüyor; ‘Gelene hoş geldin, gidene güle güle…’ Dergaha gelmekte, dergahta kalmakta ve dergahtan gitmekte, herhangi bir zorunluluk yoktur.

Edep Ya Hu! Edepli olmak, her yerde önemlidir. “Edep Ya Hu” sözü; bize, en iyi, en düzgün şekilde davranışlara sahip olmamız ve bunu göstermemiz gerektiğini hatırlatıyor. Edepli olmak, kişinin imanının mükemmelliğini gösterir; edep, akıllı olmayı, sabırlı olmayı, uyanık olmayı ve alçak gönüllü olmayı gerektirir. Edep aslında, Peygamberlik özelliğinin en önemli ayrıntısıdır. Kendinden önce başkalarını düşünmek; sahip olduğun her şeyi, bir parça ekmek bile olsa, başkalarıyla paylaşmak edepten gelir.

Dergâhta, modern dünyanın karmaşasından uzakta, dağların arasında, doğayla iç içe bir yaşantı vardır. Hayat tarzındaki basitlik ve sadelik, dergâha damgasını vurmaktadır. Dergâhta tipik bir çiftlik yaşantısı sürmektedir. Müritlerin her birinin, bir çiftlikte olabilecek olan, olağan sorumlulukları vardır; yemek pişirmek, temizlik yapmak, hayvanların bakımı; koyunlarla, tavuklarla, ördeklerle ilgilenmek, inekleri sağmak, eşekleri eğitmek, köpekleri yürüyüşe çıkartmak, kedileri temizlemek; bahçedeki olağan işler; tohumları ekmek, sebze yetiştirmek, sebzeleri toplamak, toprakla ve çiçeklerle ilgilenmek gibi. Dergâhta günümüz dünyasındaki tüketim kültüründen olabildiğince uzak durmaya ve elden geldiğince her şey müritler tarafından üretilmeye çalışılır. Marangozluk ve çiftlikteki gerekli tadilat, onarım ve yapım işleri de dergâhtaki müritler tarafından yapılır.

 

İçinde bulunduğumuz doğayla, bizi çevreleyen dağlarla ve yetiştirdiğimiz hayvanlarla kurduğumuz yakın ilişki; vücudumuzdaki farklı enerjileri dengelememize yardımcı olur. Doğaya yakın olarak ve doğal bir yaşam sürerek, fiziksel benliğimizin farkına varırız; vücut enerjimiz yeniden düzenlenir ve ruhumuz rahatlamış olur. Çiftlik hayatında yapılan işler sabittir, genelde hafiftir; gün içinde herkesten kendisine ve yeteneğine uygun iş yapması beklenir. Dergâhta yapılan her iş, Allah’ın adıyla başlamalı; aşk ve samimiyetle yapılmalıdır. Öfkeyle veya şikâyet ederek yapılan iş kabul edilmez. Dergâhta başkalarına hizmet, kişisel ibadetten çok daha önemlidir; kutsidir, mübarektir. Çünkü, kendini düşünmeden önce başkasını düşünmek, Sufizm anlayışının temelini oluşturur.

Dergâhta tipik bir gün, tan ağarmasıyla başlar; beraber ibadet edilir ve güneşin doğması beklenir. Müritler günün bu önemli anlarını Şeyh ile paylaşır; bu sırada Şeyh sohbet verebilir, ona soru sorulabilir, Şeyh müritlerin rüyalarını dinleyebilir ve yorumlayabilir. Müridin ruhsal yolculuğunda rüya çalışması önemlidir.Bazı müritler gün doğumundan sonra dinlenmeyi, bazıları meditasyon yapmayı tercih eder; kimileri de çalışmaya başlar. Gün çiftliğin işleriyle devam eder; öğle ve ikindi namazı zamanlarında ibadet için ara verilir. Bütün işler gün batımında sonlanır. Müritler akşam namazını Şeyh ile beraber kılarlar; akşam yemeği yenir ve sessiz zikir halkası oluşturulur.

 

Zikir sonrasında çay ve tatlı servisi olur, bu sırada Şeyh sohbet vermeye devam eder. Osmanlı enstrümanlarıyla ilahiler çalınır, bazen şiirler okunur, bazıları sema döner.  Dergâhta eğlence de son derece önemlidir. Şeyh genellikle bizimle şakalaşır ve beraberce güleriz; Şeyh bazen kendi farkındalığımızı kazanmamız için bize özellikle espirili bir şekilde takılır.

Yıl içindeki önemli gün ve geceler, Bayramlar ve Mevlitler de dergâhta kutlanır. Dünyanın her yerindeki müritler, dergâha düzenli olarak ziyarete gelirler. Dergâhta yaşamayan yerli müritler de hafta sonları ziyarete gelir. Tüm amaç, Şeyh ve diğer müritlerle beraber olmak ve kendini dünya hayatından uzaklaştırmaktır. Şeyhin görev ve sorumlulukları hayal bile edilemez; ruhsal, psikolojik veya duygusal hastalığı olanları iyileştirir; ona yardımcı olması için diğer müritleri de eğitir ve bizleri Ahir Zaman’ın gerçekleşmek üzere olan olaylarına hazırlar.

bottom of page